Paylaş
Florya’da bir alışveriş merkezinin tuvaleti 25 lira olmuş. Hatta şöyle de bir ‘jest’ yapmışlar AVM çalışanlarına. Siz aylık 400 liraya ‘VİP’ abone olabilirsiniz demişler.
Ahhahaha...
Ama beni asıl güldüren tuvalet işletmecisinin sözleri oldu. Aynen şunları demiş:
◊ Burayı sadece bir tuvalet olarak düşünmeyin...
◊ Bu atmosfer ve ambiyansı sürdürmek için çok uğraşıyoruz.
◊ Peçeteler birinci sınıf...
◊ Kabinler ses izolasyonlu...
◊ Morali bozuk insanlar geldiklerinde onlara mutluluk veriyoruz.
Hahaha Hahaahah...
Ya tuvalet orası tuvalet.
Nasıl bir ambiyans olabilir?
Atmosferin ne gibi bir farklılığı olabilir?
Morali bozuk insan gelmiş gelmemiş nereden biliyorsun da ona moral veriyorsun.
Kaldı ki neden moral veriyorsun?
Çok pazarlama stratejisi gördüm de bunun kadar absürt olanını pek az gördüm.
Aynen kardeşim artık ne zaman moralim bozuk olsa 25 lira verip senin işlettiğin tuvalete geleceğim söz.
O iftar sofrası
Ramazan ayı başladığından beri lüks otellerdeki iftar fiyatları konuşuluyor. Kişi başı 3 bin 500 liraya kadar çıkıyor çünkü o fiyatlar.
Ben geçen hafta Mandarin Oriental Bosphorus’da bir iftara gittim.
Otelin iftar menüsü bu yıl şef Ömür Akkor imzası taşıyor.
Önce şunu söyleyeyim...
Aylar önce Kapadokya’da Argos in Cappadoccia otelin içinde açılan Nahita restorana gitmiştik.
Nahita’nın danışmanlığını da Ömür Akkor yapıyordu. Ben Mandarin Oriental iftarında kendimi Nahita’da gibi hissettim.
Aynı özgünlük, aynı özen vardı.
Mesela ana yemeklerde Selçuklu esintisi, tatlılarda Edirne Saray esintisi vardı.
Peki bu ücretlerin ödendiği iftar menüsünde neler oluyor?
Ana yemek olarak iç pilav ve tandır, Arap tava ve kaburgalı kuru fasülye oluyor.
Tatlılarda ‘baklava ve güllacın yanı sıra Osmanlı döneminde hükümdarların sık sık yediği ‘helva-i hakani’ gibi tatlılar oluyor.
Başlangıçlarda önünüze çorba, dolma ve döner geliyor.
Hurmalar tahin ile ısıtılıp servis ediliyor.
Yani farklı bir deneyim garanti ediliyor.
Fiyata gelince.
Evet yüksek.
Kişi başı yaklaşık 3 bin lira civarında bir ücret ödüyorsunuz Mandarin’de...
Evlilik pranga mı?
Metin Akpınar “evlilik insan doğasına aykırıdır” diye bir açıklama yaptı. “62 yıllık evli bir ağabeyiniz olarak söylüyorum size bunu. İki ayrı insanın pranga mahkûmiyetine kapatılması öze aykırıdır” dedi.
Vallahi... Evlenmedim ama pranga falan değildir bu iş herhalde.
Yoksa öyle midir, siz söyleyin bari...
Doğaya aykırı mıdır değil midir tartışmaya çok açık ama bazen öyle kusursuz eşleşmeler oluyor ki hayatta.
Ama o kusursuz eşleşmelerde bile ‘savaşıyor’ çiftler birbiriyle.
Ben tartışılmayan, her şeyin güllük gülistanlık olduğu bir ilişki düşünemiyorum.
Sıkıntı yoksa sıkıntı vardır çünkü bana göre. Birçok evli arkadaşım da tıpkı Metin Akpınar gibi düşünüyor. ‘Aman aman sakın’ diyor hepsi. Hiçbirine inanmıyorum aksi gibi. Çünkü hep lafta onların isyanı. Mesela Akpınar da ‘insan doğasına aykırıdır evlilik’ diyor ama ‘62 yıldır da evliyim’ diyor.
Olay zaten burada bitiyor.
Biraz susup sıkıntıları aşabiliyorsan, gülerek, eğlenerek hayatına devam edebiliyorsan, egonu sandığa kapatabiliyorsan ve yürüdüğün yola inanıyorsan mis gibi devam edersin hayatına.
Evliliği iki insanın aynı yere kapatılması, birbirinin hayatına müdahale etme hakkının verilmesi olarak görürsek, işte o zaman Akpınar’ın sözlerinin altına imza atabiliriz. Aslında sanırım her şey kafa yapısında ve koşulsuz güvende bitiyor.
İyi bir manipülatör
Gözünle görsen bile seni aksine inandırmaya çalışır.
Kendi yaptıklarını sen yapıyormuşsun gibi anlatır.
Yaptığı yanlışların farkındadır ama sen yapmışsın izlenimi yaratır.
Hata yapmadım, yapmam gerçeğine önce kendini sonra seni inandırır.
Duydum dersin ‘yalan’ der, gördüm dersin ‘iyi bakmamışsın’ der.
Nedenine hiç bakmaz sonuca odaklanır.
İçi geçmişlik tanımı
Etrafımda gördüklerim, duyduklarımdan yola çıkarak bir ‘içi geçmişlik tanımı’ yaptım. Madde madde sıralayacağım şimdi size...
Bunları yapıyorsanız ‘yaşlı’ değil ama üzgünüm ki ‘içi geçmişlerdensiniz’
◊ Çay içerler. Genelde çay bahçelerini tercih ederler.
◊ Çayın ortasında ‘hadi bir yemek yiyelim yahu’ deyip karşıdaki esnaf lokantasına giderler.
◊ Hafta sonları sanayide falan arkadaşlarıyla buluşup çay sohbetlerine katılırlar.
◊ Perşembe gününden cuma cumartesi planlarını heyecanla yaparlar. ‘Haydi şurada kahvaltı yapıp çay içelim, sonra yürüyüş yapalım, akşam da bizim mekânda çay içelim’ derler.
Batak, 101, pis 7’li gibi oyunları mutlaka her hafta oynarlar.
Paylaş