Paylaş
Bu krizi sanki fırsata çevirmiş ve önünden esen rüzgârı arkasına almış.
Şimdi deniyor ki...
* Eylül ayına kadar doldurmuş konser takvimini.
* Kabul ettiği konser tekliflerinin daha fazlasını geri çeviriyormuş.
* Konser kaşesini ise 250 bin liraya çıkarmış. (150 bin diye konuşuluyordu ama daha fazlasıymış.)
Şimdi benim bazı itirazlarım var...
İlki işletmecilere...
* Yahu Melek Mosso bir anda kıymete mi bindi?
* Madem Melek bu kadar değerliydi sizin için niye daha önce sahnelerinizde çıkarmıyordunuz?
* Yoksa son günlerde popüler oldu diye o pastadan pay mı almaya çalışıyorsunuz?
Bir diğer kafamı kurcalayan konu da Melek Mosso’nun kendisiyle alakalı.
Yaşananlardan önce 40, hadi bilemediniz 50 bin liradır Melek Mosso’nun konser ücreti.
Şimdi 250 bin lira olmuş.
Şimdi biri çıkıp da “Bu hiç normal değil, bunun adı fırsatçılık” dese cevabım “Aynen öyle” olur.
Ama işin garibi, biri çıkıp, “Yoo çok normal ne yapsın kız talep varsa? Para da mı kazanmasın” diye sorarsa...
Ona da “Aynen öyle” diyesim var.
Çok tartışmaya açık bir durum bu.
Bir yanım “Krizi fırsata çevirmek bunun adı, bu kadar da artırmasaydın ücretini” diyor.
Bir yanım da “İyi yapıyor kız” diyor...
Ayrıca, Melek Mosso’nun para kazanma telaşını anlıyorum.
Tek endişem var, o da Melek’in bu işi 100 metrelik bir koşu olarak görme ihtimali.
Maraton bu!
Hemen tüketmemek, böyle yüksek fiyatlarla hem seyirciyi hem işletmecileri çok üzmemek gerek sanki.
Böyle fiyatını 1 haftada üç-dört kat artırırsan eylülden sonra çıkacak yer de bulamazsın.
Kadir mi haklı Kerem mi? Yoksa diğerleri mi?
Kerem Bürsin, Türk oyuncuların egosundan bahsetmiş ve ‘yurtdışındaki setlerde oyuncular çok mütevazı’ açıklamasını yapmıştı.
Ona destek veren de oldu, Şafak Sezer gibi ‘daha senin kırk fırın ekmek yemen lazım Kerem’ diyen de...
Kadir Doğulu’ysa başka bir pencereden bakmış olaya. Dinledim açıklamasını. “bizim coğrafyamızda ego yok, ego sıfır” diyor.
Yani oyuncularımız için ‘egoları yok, çok mütevazılar’ diyor.
Kerem’in sözlerini tartışırız. Haklı yanları da var haksız yanları da var deriz. Ama Kadir’in sözlerini tartışamayız, hemen reddederiz.
Hem böyle büyük laflara ne gerek var.
Ne demek, ‘bizim oyuncularımızın egosu yok’?
Tam aksine asıl bizim coğrafyamızda ego var, asıl bizim oyuncularımız arasında ego savaşları yaşanıyor ki ben tadında olan egoya bayılırım...
Fakat yersiz egolu ünlüleri say derseniz, bir başlarım tüm sayfayı doldururum.
Hafta sonundan Nişantaşı notları
Cuma ve cumartesi tüm vaktimi Nişantaşı sokaklarında geçirdim.
Özellikle Ihlamur Yolu Caddesi’nde yani Topağacı’na inen yolda, kahvecisinden büfesine, restoranından barına her yer doluydu.
Akşam da motosikletin arkasında sokakta turlayan Özge Özpirinçci’ye, sabah yürüyüş yapan Mabel Matiz’e rastladım...
Gözüm bir de, diğer yerlerde çok sıkı uygulanmayan ama Nişantaşı caddelerinde çok sıkı uygulanan kurallara ilişti.
Mesela 2 saatte bir tur atan zabıta araçlarını ya da polis ekiplerini görüyorsunuz.
Saat 00.00 oldu mu, mekanlara gelip “müziği kısacaksın değil mi” ya da “Mekanı kaçta kapatıyorsun” diye soran görevliler var.
Mahalle esnafı da saatler 01.00 oldu mu kepenkleri indiriyor.
Onlar kepenkleri indirince de kalabalık bu sefer sokaklara taşıyor ve sohbete kaldırımlarda, yollarda devam ediyor.
Sanırım yaz böyle geçecek, kaldırım kenarlarında, mekan önlerinde, yollarda...
Sessizlik mi...
Gürültüye alışınca, sessizliğin kıymetini daha iyi anlıyor insan.
Şehir hayatının en büyük sorunlarından biri değil mi zaten inşaat, korna, insan gürültüsü, gece yarısından sonra bangır bangır müzik sesleri falan. Hafta sonu ‘şimdi sessizlik lütfen’ sloganıyla bir sosyal sorumluluk projesi başlatan Pimapen’in etkinliğine gittim. Ziyaretçiler için ‘ses tecrübe odası’ yapmışlar.
İçeriye girince, sizi yüksek desibelde seslere maruz bırakıyorlar.
İnsanları ‘gürültü kirliliği’ bilincine ulaştırmak için yapıyorlar.
Yeri gelmişken söyleyelim...
· Yok yere korna çalmayın...
· Yüksek sesle kahkaha atmayın...
· İnşaat yapıyorsanız gece yarısı olmaz o iş, sabah saatlerinde yapın...
· Millet uyurken müziğin sesine yüklenmeyin... Lütfen.
Paylaş