Paylaş
Adeta “Ben buradayım” diyor.
“Artık benim dönemim başlıyor” dercesine paylaşımlar yapıyor.
Söylentilere göre Gülçin Hanım, İbrahim Tatlıses’ten beklediği evlilik teklifini aldı.
Ve “evet” cevabını verdi.
Hatta
geçtiğimiz
haftalarda yasak
olmasına rağmen bir kebapçıda, İbrahim Tatlıses ve kızı Dilan Çıtak Tatlıses’in de olduğu
bir masada bu kararı kutladılar.
O kutlama sonrası hiç zaman kaybetmeden hazırlıklara başladı gelin adayı Gülçin Hanım.
Son günlerde mağaza mağaza gezip düğün hazırlıkları için alışveriş yapıyor.
Aslında iki ismin ilişkisi kopma noktasına gelmişti. Çünkü Gülçin Karakaya’nın ailesi “Bu iş ya bitsin ya da evlenin” diye baskı yapıyordu.
Taraflar artık mutlu.
“Tatlıses bir daha evlenir mi?”
“Evlenirse uzun soluklu olur mu?”
“Uzun soluklu olursa çocuk
olur mu?”
“İbrahim Tatlıses, Gülçin Karakaya’ya
âşık mı?” gibi bir sürü dedikodu başlayacak yakında.
Siz bunları konuşurken, Tatlıses ve Karakaya birdenbire “Biz evlendik” diye ortaya çıkarsa hiç şaşırmayın.
Benden söylemesi...
Ayın 32’sinde çıkarsaydı olurdu
Aleyna Tilki ile aynı gün yeni şarkısını piyasaya sürdü Kerimcan Durmaz.
Çok talihsiz bir günü seçmiş çıkış günü olarak. Ama şarkıyı dinledikten sonra diyorsunuz ki, hangi gün olursa olsun zaten talihsiz olacaktı.
Ufak bir ihtimal ayın 32’nci günü çıksaydı bu şarkı, o zaman bir şansı olabilirdi.
Neyse, şarkının bir de klibi var. Eğer onu seyrederseniz, ayrı bir felakete tanıklık edeceksiniz.
Peki, sanat mı şimdi bu?
Eğer klibin sonunda Kerimcan’ın kadın kılığına girmesine ‘müthiş fikir, işte bu be, bunun adı sanattır’ diyenlerdenseniz bir daha düşünün.
Adamda ses yok.
Adamın etrafa yaydığı pozitif bir enerji yok.
Yetenek desen zaten yok.
Ee bu kadar kolay mı peki?
Bu işi hakkıyla yapan şarkıcılar mutlu mu şu düzenden?
Canı sıkılan albüm yapıyor, klip çekiyor.
Dur desenize arkadaşınıza.
“Kerimcan ya sen biraz ötede oyna” deyip engel olsanıza...
Al çekim iznini aç restoranını
Bu yeni taktik. Özellikle
Boğaz hattındaki
mekanlarda son haftalarda
çok sık başvuruluyor.
Restoran ve kafeler, dizi veya film çekilecek bahanesiyle izin çıkarıyor. Hatta göstermelik olarak iki kamera, bir de ışık kiralayıp mekanlarının girişine koyuyorlar.
Sonrası bildiğimiz manzaralar.
İçeride ne çekim var ne de izne tabi bir olay.
Ama masalar dolu.
Müşteriler içeride gönüllerince yiyip içiyor.
Böyle “güzel” bir hayat yani!
Bu senaryonun tüm detaylarını, ihbar üzerine uydurma çekim izni alan bir mekanı basmaya giden zabıta ekiplerinden dinledim.
Sonrasında çevre esnaf da başladı şikayet etmeye.
Artık herkesin dilinde yani.
Yıldık, yıldık!
Kalemimizde mürekkep kalmadı.
Ne diyeceğiz ki böylelerine?
Umarız şu vaka sayıları yükselmez de her şey en kısa sürede normale döner.
Çünkü dönmezse bilin ki sorumlusu sizlersiniz.
En iyisi bizim ülkemizde
Aslı Elif Tanuğur Bee’o Propolis ürünlerinin yaratıcısı.
Çocuğunun daha küçükken geçirdiği bir rahatsızlık kendisine ilham vermiş.
Ve Türkiye’de daha önce arıcıların görmezden geldiği, kovanlardan kazıyıp attıkları propolisleri değerlendirmenin yolunu bulmuş.
Şimdi birçoğumuzun evinde farklı markaların propolis damlaları mevcut. İşte bunun önünü Aslı Hanım açtı.
10 arıcı iş ortağıyla çıktığı yolda şimdi
5 bin arıcı ortağı var.
Belki yaptığı en önemli iş ‘Anadolu Propolisi’ni dünyaya tanıtıyor oluşu.
Ben de nedir bu Anadolu Propolisi dedim. Öğrendim ki dünyanın en iyi propolisleri bizim topraklardaymış.
Paylaş