Paylaş
Eğer 2 hafta içinde bir ‘mucize’ olmazsa, Ramazanın son iki haftası ve bayramı ‘tam kapanma’ ile geçireceğiz.
Hiç isyan edip kendimizi yormaya gerek yok.
Biz hak ettik.
Olmuyor işte gördük.
Yarı açılma, çeyrek açılma, az kapasite ile müşteri kabulü gibi kurallar bize göre değil.
Abartıyoruz çünkü. Ayarı tutturamıyoruz.
Mesela, otelleri ‘kurtarılmış bölge’ olarak görerek yanlış yaptık.
Uzun masalar kuracaksak otel restoranlarını tercih ettik, sahte rezervasyon yaptıracaksak tanıdık otelleri aradık.
Müzik yasak dendi, “Bana da mı yasak?” dedik.
“Abi bu kadar sıkışık oturmayın” dendi, “Ben üniversite mezunuyum, bilirim nasıl oturacağımı” dedik. Ve işte bu hale geldik...
Yayımlanan genelgede otellerle ilgili çok önemli bir detay var.
Artık otel restoranlarında en fazla iki kişiye servis açılabilecek.
Yani üçüncü bir kişi o masada oturamayacak.
Bu yolla kalabalık yemek masalarının, yapılan sahte rezervasyonların önüne geçilmeye çalışılacak.
Peki geçilebilir mi?
Zor.
Çünkü iş yine ‘bizde’ bitiyor.
Turizm için açık olması büyük önem taşıyan otelleri suistimal etmememiz gerekiyor.
Eşinizle, arkadaşınızla, ailenizden biriyle güvendiğiniz bir otele gidip konaklayın, restoranında yemek yiyin.
Bunda hiç sorun yok.
5-6 kişi bir otel restoranında buluşup kuralları görmezden gelmeyelim yeter.
The Serpent’te güzel bir ayrıntı: İlker Kaleli
Gerçek olaylardan uyarlanmış bir dizi “The Serpent”.
Yayına girdiği ilk günden itibaren çok sevildi.
Şimdiden tekrar tekrar izleyenler var çevremde.
Dizide, oyunculuk eğitimini Londra Müzik ve Drama Sanatları Akademisi’nde alan İlker Kaleli de rol alıyor.
Dizide öyle sık sık karşımıza çıkmasa da, gözüktüğü anlarda çok çok güzel oynamış İlker...
Rusya süre verdi
Rusya’nın Türkiye’ye 1 Haziran’a kadar süre verdiğini duydum.
Eğer Türkiye’nin virüs tablosu o tarihe kadar düzelirse,Rus turistler ülkemize gelecek. Ama olur da tablo aynı kalırsa, o zaman Rusların bu yaz tatil rotasında Türkiye olmayacak.
Bu; Antalya, Muğla, İzmir gibi tatil bölgeleri için ‘yıkım’, Türkiye turizmi için milyar dolarlık zarar anlamına geliyor.
Eğer kolektif bir özen göstermezsek, turizmde yaşanacak bu kayıp hepimizin canını ileride çok sıkacak.
İtiraf et
◊ Sürekli birini eleştiriyorsan...
◊ Hakaret etmekten keyif alıyorsan...
◊ Takıntılı bir şekilde onun açığını arıyorsan...
◊ Oturduğun her masada cayır cayır ‘o’ndan bahsediyorsan...
Belki de kendine itiraf etme vaktin gelmiştir dostum: Sen aslında ona gizli gizli hayranlık besliyorsun.
Rıza Kocaoğlu ne demek istiyor?
Rıza Kocaoğlu’nun sokağa çıkma yasağında Cihangir’de çekilen fotoğrafı bu.
El havada...
Yüz ekşimiş...
Gözler kısık...
Ve içinden ‘ufffflar puffflar’ geçiyor.
Bence Kocaoğlu bu hareketiyle şu mesajları veriyor:
◊ “Çekmeyin arkadaşlar, benim hayatım benim bağışıklık sistemim, size ne?”
◊ “Ben ünlüyüm, otururum, karışamazsınız. Hadi işinize!”
◊ “Çekimler için izin kağıdım var, bana yasak yoooook!”
◊ “HES kodu ile oturduk kafeye, size ne oluyor?”
Bu ‘tayfa’ her gün sokakta. Bu ne ilk ne de son fotoğrafı olacak onların.
Yani Nişantaşı’nın Merve Boluğur’u varsa, Cihangir’in de Rıza Kocaoğlu’su var artık.
Ah şu ‘influencer’lar
Oyuncu, sosyal medya fenomeni, biraz fazla takipçisi olan medyatik isimler falan...
Pazartesi günü, biri sosyal medyasından diş macunu reklamı yapıyor.
Salı günü aynı isim mont, tişört reklamında.
Çarşamba başka bir markanın diş macunu ile fotoğraf paylaşıyor “mutlaka kullanın” diyor.
Perşembe günü
başka bir isim Instagram ‘hikaye’sinde aynı anda 25 markanın reklamını yapıyor.
Cuma günü üç-beş fenomen, aynı markayı nasıl beğendiklerini anlatan paylaşımlarla karşımıza çıkıyor.
Eeee, nerede kaldı bu işin inandırıcılığı?
Onlar ürünleri denemiyorlar bile.
Para hesaba yatınca telefonlarının kamerasını açıp kayıt tuşuna basıyorlar sadece.
Parayı alan düdüğü çalıyor işte. Çok belli değil mi?
Paylaş