Paylaş
Sık sık da karşımıza çıkıyor sosyal medyada.
Şimdi de Hülya Avşar’la dans etmiş.
Balat’ta Kozmik Dede’yi gören Hülya Avşar, kendi şarkısı eşliğinde sokak ortasında onunla birlikte kendisinden geçmiş.
Aklıma geçen günlerde Hande Erçel ile ilgili ‘lütfen Hande’ye dans ettirmeyin’ başlıklı yazım geldi. Yazıdan sonra arkadaşlarımdan bile sayısız eleştiri aldım.
* ‘Sana ne!’ dediler...
* ‘Çok sempatik sen göremedin!’ dediler...
Daha neler neler...
Neyi kastettiğimi, danslar arasında neden ayrım yaptığımı anlamak için Balat’ın Kozmik Dedesi ve Avşar’ın videosunu seyredin lütfen. Ayrıca ben tam da bu yüzden sık sık ‘Hülya Avşar neşesinin yarısına sahip olmak istiyorum’ nidaları atıyorum.
Korna çalma, huzurumu çalma
Hafta sonu üniversite sınavı yapılacak. Şehrin bazı köşelerinde ‘lütfen korna çalmayın’ gibi pankartları görmeye başladım bile. Bu sessizliğe destek verenlerden biri de Toyota...
Onlar ‘Korna Çalma Huzurumu Çalma’ kampanyası ile sınava giren adayların sorulara odaklanmasını istiyor. Sonra fark ettim ki bu onların yeni başlattığı bir kampanya değilmiş.
2015’ten beri gereksiz korna kullanımını önlemek için mücadele veriyorlar.
Hadi lütfen!
Gelin siz de Milli Eğitim Bakanlığı tarafından da desteklenen Toyota’nın bu sessizlik çağrısını dikkate alın.
Sadece sınav günleri değil, normal zamanlarda da gereksiz korna çalmayın. Gerçekten korna çalınca huzurumuzu da çalıyorsunuz kardeşim.
Allah esirgesin
Amber Heard, Johnny Depp hakkında bir açıklama yapıp, “Onu halen seviyorum. Ona karşı hiçbir kötü duygum” yok demiş. 6 hafta boyunca tüm dünyaya rezil etmeye çalıştığı adamı halen seviyormuş.
* Var mı sevdanın böylesini isteyen?
- Sonra “onu tüm kalbimde sevdim ben” demiş.
* Var mı beni de tüm kalbiyle sevsin diyen?
- Bu açıklamalarla ödeyeceği tazminattan kurtulur mu? Ya da 15 milyonluk tazminatta bir indirim yaptırır mı bilemem...
Tek bir şey bilirim...
Böyle tiplerden Allah esirgesin.
Değişen üsluplar
Sanıyorum sene 2008’di. Rahmetli Mehmet Ali Birand’ın dümeninde oturduğu Kanal D Haber’de haber muhabiriydim. Bir akşam yaptığım haber yayınlandıktan sonra Birand haber merkezine geldi. Gelir gelmez de orta sertlikte bir ses tonuyla “Orkun yanıma gel” dedi. Ben de hemen bir el ayak dolaşması, “Acaba azar mı işiteceğim” diye...
Hoş Birand o. Azarlasa da omuzlarınız kabarıyordu.
Aynen şu cümleleri kurdu bana:
“Bak oğlum! Röportaj yaptığın kaç yaşında olursa olsun, ona ‘sen’ diye hitap etme ‘siz’ de...”
O günün dersi bu kadardı. Yıllar geçti o gün bugündür söyleşi yaptığım, konuk aldığım kimseye ‘sen’ demedim.
Peki ben bunu niye anlattım?
Özellikle magazin dünyasında çok görüyorum.
Bazı muhabir arkadaşlarımız, samimiyetin sınırlarını zorluyor.
Dalga geçer gibi konuşuyor. Hatta bazen dalga geçiyor... “Siz” falan hak getire.
Oğlum, kızım, abla, ablam gibi cümleler kuruyorlar. Muhabir arkadaşlar çok değerliler, çok da önemli işler yapıyorlar.
Ama fazla samimiyeti ‘iyi’ sanıyorlar.
Değil arkadaşlar. İnanın değil.
Paylaş