Paylaş
10 aya yakın bir süredir cezaevindeydi Dilan Polat. Üzerine atılan suçların en büyüğü kara para aklama, yasa dışı bahis suçlarıydı.
Tahliye edildi geçtiğimiz gün ama kafalarda çok soru işareti var.
Çünkü eşi Engin Polat ile birlikte hapse girmesi de, hapiste geçirdiği günler de çok konuşuldu, çok tartışıldı, çokça haber oldu.
Sonra çıkan bir MASAK raporu bazı durumları lehine çevirdi Dilan’ın.
Peki şimdi ne olacak?
O suçlamaların hiçbirini işlemediyse Dilan ya da o büyük suçlamaları işlemeyip cahillikten ufak ufak hatalar yaptıysa?
Bizler o ağır sözlerimiz için kendimizi sorgulayacak mıyız acaba?
Bir deri bir kemik kalmış, insan üzülüyor.
Ben onu masumlaştırmak istemiyorum, niyetim bu değil.
Ama kafamda soru işaretleri dönüyor istemeden.
Ben dahil birçoğumuz ağır sözler söyledik çünkü ona...
Ha sosyal medya paylaşımları, görgüsüzlükleri vesaire onlar ayrı. Onlara halen karşıyım, sözlerimin de arkasındayım. Beni düşündüren diğer suçlamalar.
Bekleyip göreceğiz.
Umarım huylu huyundan vazgeçer ve Dilan Polat bir daha asla sosyal medyaya eski tarzıyla geri dönmez.
Alsan suç, almasan suç
Meta CEO’su Mark Zuckerberg, 12 yıllık eşinin heykelini diktirmiş. ABD’nin en ünlü çift terapisti de durumdan şüphelenmiş ve demiş ki; “İlişkilerde bir tarafın diğerine büyük hediyeler vermesi şüphe uyandırmalı.”
Uzmanlara göre böyle bir hediye alan kişi, (özel bir gün değilse tabii ki) mutlaka sorgulama yapmalıymış. “Bayram değil seyran değil, bana neden hediye aldın?” sorusunu sormalıymış.
Çok ters durum bu... Sorsan dert, sormasan dert. Ya içinden geldiyse adamın? O zaman ne olacak? Tamam, bazen özellikle de erkekler durduk yere hediye alma yoluna bir ‘sıkıntıyı’ kapatmak için ya da ‘vicdan muhasebesi savaşını kaybettikleri’ için başvuruyorlar. Ama bunu genellersek yandık.
Adam eşinin heykelini yaptırdı diye “Kesin aldattı” yorumları yapılıyor şimdi tüm dünyada.
Ha şimdi Zuckerberg gibi maddi gücü olmayan biri heykel yaptırsa o zaman derim ki şüphelen kardeş... Bu ne boyundan büyük hareket... Ama adam ne yapsın, ne alsın eşine?
Bir demet papatya mı? Ya da fotoğraflarının olduğu bir kahve kupası mı? Onun heykeli bizlerin kahve kupası öyle düşünün...
Ülke değiştirten diziler
Bazı projeler vardır, yaşadığın yerden kopartır seni. Bakarsın kendine uygun, bakarsın kariyerinde bir çiçek gibi parlayacak. İlk an “Tamam işte bu” dersin.
Kanal D’nin yeni sezondaki projeleri böyle işte. Biri “Annem Ankara”. Bergüzar Korel’i yaşadığı Londra’dan kopardı ve ülkeye döndürdü. Mehmet Günsür ile başrolü paylaşacaklar o Ankara hikâyesinde.
Diğeri de Mahsun Kırmızıgül imzalı “Güzel Aşklar Diyarı”...
Uzunca bir süredir Amerika’da yaşayan Meltem Cumbul’u döndürdü o proje. “Tamam” dedi o da. Kapadokya, Türkiye’nin büyülü şehirleri, Mahsun’un müzikleri ve yüreklere dokunacak bir hikaye... Daha ne olsun?
Geçtiğimiz sezon yakaladığı ivmeyi yukarı taşıyan bir Kanal D görüyoruz ve size yemin edebilirim, hatta ispat da edebilirim, daha da ilerisini göreceğiz...
Bıçak sırtı konu
İyi olacağız diye, güzel anılacağız diye kendimizden ödün vermeye, olmadığımız biri gibi davranmaya gerek yok. İçinizden ne geliyorsa öyle yaşamak lazım.
Tamamen böyle düşünen biriyim. Mesela; “Bedenleri birbirine değmiş insanlardan dost olmaz” demiş İrem Derici. Çok tartışmaya açık konu.
Böyle konulardan bahsediyorum işte. Herkes istediği gibi yaşasın.
Tabii fikrimiz olmalı ama başkalarından etkilenmeyen fikirler...
Ben mesela Derici gibi düşünenlerdenim. Çok önemsememişsindir, olursun arkadaş ama varsa bir hikâye, olamazsın arkadaş.
Gerek de yoktur zaten ‘bence’.
Her şeyi normalleştirmem ben. “Hayat kısa, dost ol geç” demem. Bilirim herkesle olunmaz dost.
Çok iyi dost olmayı başarsan zaten bitirmezdin o hikâyeyi ya da elbet dönerdin geri. Benim fikrim böyledir bu konuda.
Paylaş