Bak sen şu çakallara

Adına yapay zekâ dolandırıcılığı diyorlar.

Haberin Devamı

Ben 3-5 aydır daha düşük seviye dolandırıcılık videolarını görüyordum aynı sektörün.
Düşük seviye dediğime bakmayın, buna kananlar var.
Ünlü birinin başka yerde çekilmiş görüntüsünü alıyor ve sanal bahis sitesinde oyun oynayıp kazanmış gibi videolar hazırlıyorlar.
Nusret’i, CZN Burak’ı, ünlü oyuncuları falan kullanıyorlar.
Son günlerde bunu bir üst seviyeye taşıyıp yapay zekâyı devreye sokmuşlar.
Yani o isimleri konuşturmaya başlamışlar.
“Ben şu siteden kumar oynadım ve şu kadar para kazandım” gibi söylemedikleri lafları söyletiyorlar onlara. Zaten bahis oynatıyorsun suç. Başkalarının görüntüleriyle reklam yapıyorsun, e o da suç...
Şimdi de milleti teknolojiyle konuşturup dolandırıcılıkta sınıf atlıyorsun, bu daha büyük suç...
Ama kanan olmasa bu adamlar da bu kadar masrafa girmez bence.
İş yine bizde bitiyor.
Kanmayın siz böyle şeylere olur mu?

Haberin Devamı

Ben hiç şaşırmadım

Geçtiğimiz günlerde oyuncu Cemal Toktaş ‘dua’ ile alay eden bir video çekmişti.
Aklınca eğleniyordu!
Sonra çorap söküğü gibi geldi her şey. İşinden oldu, eşi dostu küstü, gelen reklamlar geri çekildi vesaire.
İsyan etmiş beyefendi.
“Bana haber vermeden yaptılar her şeyi, her yerden ilişiğimi kestiler” falan demiş.
Kaç yaşına gelmiş insanlar bunlar, üstelik sosyal de insanlar.
Yani bilirler toplum neyi kaldırır neyi kaldırmaz, neyin şakası olur neyin olmaz...
Sonra neden şaşırırlar ki başlarına gelene?
Çok belli değil miydi bunların olacağı?
Hangi inanıştan olursak olalım, hangi takımı tutuyorsak tutalım, hangi partiyi destekliyorsak destekleyelim birbirimize saygı duyup, karşımızdakini anlamadığımız sürece olmaz bu iş.

İsterdim, isterdim, isterdim

Birkaç masa sohbetinde ve bazı haberlerde önüme çıktı. Herkes bir şey istiyor farkında mısınız?
Memuru, müdürü, oyuncusu, gazetecisi, şarkıcısı...
Ben fark ediyorum, çünkü hep ‘isterdim’li cümleler kuruluyor.
Şununla düet yapmak isterdim.
Şu isimle oynamak isterdim.
Şurada çalışmak isterdim.
Ama sadece isterdim var.
Ne yaptın dersen, ‘kem küm’. Şimdi isim
vermeyeyim bu ‘isterdim’li cümleleri kuran bilindik isimler de var.
Dünyaca ünlü isimleri sayıp “Onunla, bununla aynı dizide, filmde oynamak isterdim” diyor.
Ama olmuyor işte istemekle.
Kısa yoldan yükselenlere pek imrenmemek lazım.
Onlar çoğu zaman balondur. Muhakkak sönerler.
Siz isteyin yine ama isterken de biraz tırnaklarınızla kazıyın olur mu?

Eskiden

Haberin Devamı

Eskiden kariyer yapmak isterlerdi, şimdi güzellik salonu açmak istiyorlar.
Para bile gizlice sayılırdı, şimdi göze sokarak yapıyorlar.
Dağ köylerine gidilir gizlice tatil yapılırdı, şimdi Çeşme-Bodrum eller havaya merakı almış başını gidiyor.
Yenilen, içilen gizlenir asla paylaşılmazdı, şimdi paylaşılmadığı zaman rahat uyunamıyor.
Görgü olarak ileriye giderdik eskiden, şimdi her gün bir adım geriye...
Amaaan...
Gerçekten eski dönemler daha iyiydi.

Bir katil yaratmak

Making a Murderer yani “Bir Katil Yaratmak” isimli bir belgesel var. İki sezondan oluşan belgesel 2015 yılında yayınlanmış.
Bulursunuz muhakkak.
Hatta bulun lütfen.
10 yıldan fazla sürmüş çekimleri.
2 gündür onu izliyorum.
Belgesel 18 yıl boyunca işlemediği bir cinayetten hapis yatan Steven Avery’i konu alıyor.
18 yılın sonunda gerçek suçlunun bulunmasıyla hapisten çıkıyor.
Hapisten çıkınca onu içeriye atan, soruşturmayı yürüten polis memurları, dedektifler falan hepsi sorguya çekiliyor tabii.
Fakat ne hikmetse o sırada başka bir cinayet işleniyor ve onunla suçlanıyor Avery. Yeniden bir yargılama süreci başlıyor.
Adam “Ben yapmadım” diyor, polisler kanıt gösteriyor.
Adam “O kanıt eve ilk girdiğinizde orada yoktu, işte fotoğraflar” diyor.
Polisler “Doğru ama ikinci fotoğraflarda var” diyor.
Sonra işin içine zekâ seviyesi yapılan testlerde hayli düşük çıkan yeğeni dahil ediliyor.
Daha fazla anlatmayayım, izleyin.
“Belgesel
çekilirken böylesine taraflı davranılır
mı?” sorusunu da soracaksınız kendinize, “Amerikan adalet sistemi bu kadar mı yerlerde” sorusunu da.
Ha bir de adam gerçekten suçlu mu değil mi diye düşünüp duracaksınız.

Haberin Devamı

Pazarcı susmaz

Antalya’da semt pazarı esnafına yasak getirilmiş.
O yasağa göre
artık pazarda yüksek sesle satış yapılamayacak, yapan olursa 1295 lira para cezası kesilecekmiş.
Yahu...
Pazar dediğin, sen tezgâhın önünden geçerken esnafın bağırmasıdır.
Yeşil biber tezgâhına gidecekken, diğer esnafın can alıcı sloganıyla ona yönelmemdir.
Tamam, sinir bozar bazen yüksek ses ama işin raconu budur.
O havayı, o curcunayı, o sesleri duymayacaksam giderim marketten alışveriş yaparım, pazarın ne anlamı kalır ki?
Hem boşuna yakmayın esnafın canını. Onlar bağırmadan, yükse sesle konuşmadan yapamazlar zaten.

Yazarın Tüm Yazıları