Paylaş
Haklıydık da...
Maske takmıyor, üstelik bu umursamaz tavrını tüm eleştirilere rağmen sürdürüyor falan dedik.
Amaaa... Bir dakika!
Eleştiri dediğinizin de bir sınırı olmalı.
Açıyorum televizyonu, ilk duyduğum cümle;
‘Psikolojik sorunları olan Merve Boluğur...’
Bakın ‘iddia’ falan denmiyor.
Teşhis koyulmuş.
Psikolojik sorunları var.
Net...
Size bu hakkı kim veriyor yahu?
Bir insan hakkında ‘psikolojik sorunları var’ deme cesaretini nasıl kendinizde bulabiliyorsunuz?
Bu insanın ailesi var.
Bu insan yarın kendine bir yuva kuracak.
Bu kadar kolay mı böyle cümleler kurmak?
Bunun adı apaçık şiddet. Ve fiziksel şiddetten bir farkı yok bana göre.
İtibarın ‘bedeli’ olur mu?
Selin Ciğerci ‘itibarına saldırıda bulunulduğu’ iddiasıyla Seren Serengil, Deniz Akkaya, Arto ve Bircan Bali’ye 500 bin liralık manevi tazminat davası açtı.
İtibarın maddi bir karşılığı olmaz, olamaz.
Ama böyle bir davada Ciğerci lehine karar verilirse, belki ekranlardaki ‘magazin terörü’ son bulur.
Haberi okuduktan sonra tazminat davası açılmasına neden olan konuşmaları açtım;
Hakaret desen var...
Alay etme desen var...
Küçük düşürme desen var...
Cinsiyet üzerinden saldırı desen var...
Ne yok peki?
Kalite yok...
Saygı yok...
Had bilirlik yok...
Bırakın 500 bin lirayı 500 milyon liralık hakaret var.
Bir kişiyi 20 kişinin tekmelediğini düşünün,
işte o kuvvette bir saldırı...
Bu isimlerin aralarında ne oldu ne geçti bilmem, beni de ilgilendirmez.
Ama ekran karşısından birine bu kadar da saldırılmaz ki.
Bir adabı var bu işin!
Biz erkeğin kadına şiddetini nasıl sert bir şekilde eleştiriyorsak...
Kadının kadına şiddetinin de aynı şekilde karşısında durmalıyız.Aralık ayı kişiye özel olacak
Bu dönemde ‘kişiye özel’ kavramı çok değerli.
Restoranından, kahvecisine...
Otelinden, market servislerine kadar her şey artık mümkün olduğunca kişiye özel... Telefon açıyorsunuz müdavimi olduğunuz meyhane, sofrayı evinize kuruyor.
Bir tuşa basıyorsunuz her gün uğradığınız kahveci, favori kahvenizi evinize getiriyor.
Onlar bu şekilde ayakta kalmaya çalışırken bizler de mümkün olduğunca eve kapanma psikolojisinden çıkmaya çalışıyoruz.
İşte böyle bir dönemde ‘catering’ firmaları da krizi fırsata çevirmek için çalışıyor.
Kabul edelim eve ilk kapandığımız dönem yemek yapmak güzeldi.
Ama sanki bu ikinci kapanmada işler biraz değişti.
Biraz daha keyifsiziz artık. İşte burada devreye giriyor ‘catering’ firmaları.
Ebru Erberdi’nin sahibi olduğu ‘7Catering’ onlardan biri.
Onlarca kişinin çalıştığı mutfaklarında yılbaşı hazırlıklarına bile şimdiden başlamışlar.
Üstelik onlara verilen siparişler, “bana bir kısır, az bulgur pilavı biraz da tatlı” şeklinde değil.
Bekarlara, çiftlere ya da kalabalık ailelere özel menüler hazırlanıyor.
Müşteriden evinin fotoğrafı isteniyor.
Yemekleriniz evinizin dekorasyonuna göre uygun servis takımlarıyla geliyor.
Paylaş