Paylaş
Peki ama neden..? Neden olacak şundan..!! “Böyle “kabız” bir soru mu olur..?” demeyin olur..
Şimdi bakın, bizim “enteller” senede 1 defa bilemedin 2 defa espri yapar ve 1 yıl boyunca aynı espriye gülerler.. (3 yoktur ha..!!)
Çünkü, “üretme” yetenekleri yoktur.. Üretemezler.. Allah onlara böyle bir yetenek vermemiştir. İşin kötüsü bu kabız enteller ıkına ıkına ürettikleri bu esprilerine, 365 gün gülmemizi isterler..
Gülemeyiz tabii..
Çünkü, normal insanlar hergün yeni “şeylere” gülerler, ağlarlar, homurdanırlar, sevinirler, küserler…
Kısacası hayatın her rengine karşı tepkilerini dışa vururlar… Ona göre tavır geliştirirler.. Bu, aynı zamanda sibernetik bir olaydır..
Psikolojik anlamda bunun adı günlük olarak “taktik”, uzun vadede ise strateji belirlemedir.. Şirketler, kurumlar, hatta devletler böyle yönetilir..
Bireysel anlamda bile, günlük yaşamda sıradan insanlar anlık veya 24 saatlik gelişen olaylarda bile tavırlar ortaya koyarlar.. (Otobüse binerken, otobüsten inerken veya işyerinde, yemekhanede vs vs vs) Bunun adı -kısa vadede olduğu için- “Taktik”tir.
Yine bir çok insan “uzun vadede” ev almak, araba almak veya çocuğunu iyi yerlerde okutmak için vs vs vs. para biriktirmek ister bunun için yollar arar.. Bunun
Orhan CAN hurriyet.com.tradı da “stratejidir”..!!
Takımlar da böyle yönetilir. (NOT: Bireyselliğin içinde bile bu vardır ya..)
Kısacası takım oyunu oynayan tüm spor ekipleri, çalıştırıcıları tarafından böyle yönlendirilir..
Peki Mustafa Denizli ve Daum’da bu melekeler var mıdır..!!?
Çarşamba günü Bükreş’e 2 büyük Bükreş takımının derbisi vardı.. Bizde Fenerbahçe-Galatasaray onlarda Dinamo Bükreş – Steaua Bükreş’in maçı vardı.. Maç Dimano’nun sahasında.. Polisler yollarda.. Sıkı sıkı önlemler var yollarda.. Ne de olsa komünizmin etkisi hala var ülkede.. Ama kadınları çok güzel doğrusu.. Neyse konumuz bu değil..
Bilmiyordum öğrendim. Dinamo polislerin takımı, Steaua ise askerlerin.. Steaua’yı Çavuşesku kurmuş!! İlk ismi “Ordu Spor”muş.(Bizim Ordusporla bir alakası yok)
Daha sonra “Bükreş Yıldızı” anlamına gelecek olan “Steaua” adını almış.. Neyse, Türkiye’de Fenerbahçe- Galatasaray karşılaşmasının anlamı neyse Romanya’da da bunun anlamı O..!!
-Ne yani bugün maç mı var? Diye soruyorum.
Brınduşa “Derbi” diyor…
Ben de Yaban karakteri gibi “Neiiiiyyy” diye yanıtlıyorum..
Evet diyor, Brınduşa…
Brınduşa, kıskanmayın ama benim asistanınım.. Güzel kız doğrusu.. Ne dersem anında Romence’ye çeviriyor.. Toplantı masasının etrafındaki herkes bana bakıyor..
“Hemen canlı yayın arabasını oraya gönderelim. Bir ekip polise, bir ekip de stadın içine girsin.. Ana haber bültenine böyle başlayalım..” diyorum..
Masada bulunan Romen haberci arkadaşlar bana anlamsız anlamsız bakıyor.. (Bunu da sonra anlatırım..)
Ve o akşam, Bükreş’te Dinamo’nun sahasından canlı yayın yapıyoruz.
Haberciler bütün Romanya’ya stadın içinden, stadın dışından ve polis merkezinden canlı yayında bilgi yağdırıyor.. Ne güzel..!!
Olacağı bu ya, polislerin takımı Dinamo askerlerin takımını 2-0 yeniyor..
Günler çabuk geçiyor.. Cuma günü gelip çatıyor. Ben, Beşiktaş maçını seyredemeyeceğim..
İstanbul’daki oğluma telefon ediyorum: “Maçı seyret, bana anlatırsın..” diyorum.
O da, “Sen söylemesen de ben maçı zaten seyredeceğim diyor.
Sıkı Beşiktaşlı ya..!!
Laf aramızda bana “Sen niye Bükreş’te seyretmeyecek misin ki maçı?! diye bir hatırlatmada bulunuyor..
Ben de ona “Bu gece “Eller havaya, eller havaya yapmaya gideceğim.. ‘Salla başını kıro sanmasınlar..’ modunda olacağım” diyorum..
Gülüyor..
“Peki sana mesaj atarım..” diyor..
Gururlanıyorum elbet..
İçimden, “Aslan oğlum” diyorum..!!
Elbette biz de Bükreş gecelerine akıyoruz..
Mart soğuğunun ”Sıcak Bükreş Geceleri..!!”
Birçok insanın içini gıcıklayan geceler..!!
Ah, ah!! o geceler…!!
Önce kafeler.. Buranın meşhur kafeleri..!!
Her yer tıklım tıklım dolu..
Ben 1 haftadır Bükreş’teyim ya..!!
Doğma büyüme buralı havasındayım.. Havam da hava yani..
Evim 2 oda 1 salon.. Eski komünist bir ülkeye göre benim kaldığım ev lüks ev..!!
Neyse, karayoluyla 10 saat yolculuktan sonra Bükreş’e yeni gelen bir Türk işadamı ile tanışıyoruz cafede… Kafelerin her yanı güzel kızlarla dolu.. KIZ DEDİĞİN KADIN YANİ..!! Kalbim “taşikardi” yapıyor..
Arkadaş onlara bakıyor.
Ben de bakıyorum için için…
Bükreş’te bize mihmandarlık yapan 2 de Türk arkadaş var masamızda.. Birinin adı Ali..
Ali Akbaba.. Işıkçı ve kameraman.. Gurbette çalışıyor..!! İyi çocuk..
Bükreş’e yeni gelen arkadaş, yan masadaki kızlar için “Hadi” diyor, “Söyleyin şu kızlara da buradan çıkıp bara birlikte gidelim..”
“Olmaz” diyor 3 yıldır Bükreş’te yaşayan Türk arkadaşlar.
“Kafeden hemen öyle kızlar çıkmaz. Üstelik siz dil bilmiyorsunuz…”
Olmazzzzzzz!!
Gurbetteki işadamı diyor ki
“Bizi buraya getiren kadar dediniz ki buranın kızları hemen kabul eder. Şimdi ise başka diyorsunuz..”
(NOT: BİR TÜRK’ü uzak diyarlarda NASIL TANIRSINIZ?:
Uçaktan iner inmez “Karı nerede karı?” diye soran biri varsa unutmayın ki O kesin Türk’tür..)
Evet öyle “de” diyor onun kılavuzları..
“De”
ama “de” ekine dikkat edin..
Yeni arkadaş “Bizi buraya getiren kadar, şöyle böyle dediniz geldik ‘olmaz’ diyorsunuz” diyor..
Ben de
“Kızları babalarından istemek lazım. Yoksa olmazzzzzmış!!! Diyorum..!!
Herkes gülüyor..
Atilla İlhan’ın ünlü şiiri aklıma geliyor..
“Lili Marlen türküsü buradaydı mı” diyorum.. Kahkaha kopuyor..
Değilmiş..(!!)
Baktığı her yerde kadın gören Türk’e “Bak” diyorum “Bu kızlar zorlu çıktı, eğer çok istiyorsan gidip babalarından Allah’ın emriyle isteyelim.. Ne de olsa bu arkadaşlar burada 3 yıldır yaşıyor..”
“Hani” diyor, buranın kızları “tak tak, tık tıktı”..
“Biz buraya gelene kadar, bu ülkeyi anlata anlata bitiremediler..” diyor.. “Geldik şimdi başka diyorlar..” diyor..
Gülüyorum..
Türkiye’ye döndüğünde sen de “anlatırsın..!!” diyorum..
İçimden, burada yaşayan arkadaşlara da hak veriyorum yani..
“Dünyanın neresinde var, uçaktan iner inmez; “tak tak, tık tık”..!!
Üstelik daha “Bunadiminata..” bile demeyi bilmeden..
Ya da “Buna sera”…!!
Öyle bir yer bul da ben de oraya yerleşeyim..
Ama kadınları da kadın yani..
Ben de tarifsiz duygular içindeyim.. Amaaa..
“Ulan bu amalar yok mu..” diyorum içimden… “Amaaaaa…….”
Orhan Veli’nin dediği gibi, “Kim görmüş ‘ama’ kim Eleni’yi öptüğümü.. Onu da sonra anlatırım…”
“Ama”ya dikkat amaya…!!
“Yüksek Kaldırım’da değil amaaa;
Bükreş sokaklarında kim görmüş ama kim beni..!! Anastasya’yı almışım da sonra,
Victoriei Meydanı’na – Piata Victoriei- ye gitmişim..
Kimin bacağını sıkmışım Bükreş kafelerinde..
Güya bir de masaj salonlarına dadanmışım,
kafaları çekip çekip orada alıyormuşuz soluğu..
Yok efendim,
neymiş;
Göğüsleriyle omuzlardaki kireçlenmeleri alıyormuş ahu dilberler..!!
Tövbe tövbe..!!
Geç bunları anam babam geç bunları.. bir kalemde..
Köstence’ye gidip gidip
gece kulüplerinde 3’er kadınla dans etmişim öyle mi…?
Hele bir de Kulüb Player’e gidip.
Sabah 7’lere kadar sarı gacılara bakmışım öyle miiiiiii?
Onu da sonra anlatırım..
Fakaaaattt” ” !!
Tak mesaj geliyor…
Ogetay’dan..
“Beşiktaş 2 -2 berabere kaldı..”
Oğlumdan mesaj geldiği için seviniyorum..!!
Maç berabere..
Sonuca üzülüyorum ama..!!
İçimden diyorum ki,
“Mustafa!! yine ne yaptın Mustafa..!!”
Sonra Ogetay’ın kritiğini okuyorum..
Mustafa sen de OKU!!
Aynen şöyle:
“Bobo'nun verdiği pas defansın önüne düştü ve Holosko kaleciyle karşı karşıya.. Kaleciyi çalımlıyor amaaaaaaaa topa yetişemiyor, top dışarı çıkıyor… (Saha küçük geldi saha…)
İlk yarıda maçın en kritik ataklarını Holosko yaptı. (NOT: “İlk yarıyı böyle kısa kestiğine göre arada gidip bilgisayarda oyun oynadı benimki” diye düşünüyorum..)
Ferrari çok kritik müdahaleler yaptı.
Yusuf'un ortaları Kasımpaşa defansı tarafından çok rahat karşılandı.
Genel olarak Kasımpaşa baskı yaptı. Ancak BJK hızlı oyuncularıyla hızlı hücum yaparak tehlike yarattı.
Kasımpaşa, ataklarının çoğunu sol kanattan bulduğu boşluktan yararlanarak yaptı.
33. dakikada Nihat ısınıyor fakat oyuna girmiyor. (Mustafa unutmuş olabilir..)
Beşiktaş ataklarını daha çok sağ kanattan başlatıp sol kanata çevirdi.
Maçın hakemi skorboard’da 45. dakika dolmadan maçın ilk yarısını bitirdi.
Kasımpaşa oyuncusu Yekta, Rüştü ile karşı karşıya.. Mutlak gol pozisyonunu kaçırdı.
Kasımpaşa genel olarak, maç boyunca hava toplarında BJK den üstündü.
Gökhan Güleç gelen ortayı çok güzel kontrol etti, sağa döndü vurdu ve Kasımpaşa’yı 1-0 öne geçirdi. (Bu golde Ekrem Dağ'ın hatası çok büyüktü)
Maç boyunca BJK’nin yaptığı hiçbir orta etkili olmadı.
74. Dakikada Nihat ve Tabata oyuna girdi. (Dikkatinizi çekerim Nihat 33. dakikadan beri ısınıyordu.. Nihat devre arası dahil 56 dakikadır ısınıyor.. Isınmaktan yanmış olması lazım.. Kritiğe devam.. )
Tabata oyuna girdiği gibi maçta tehlike yaratıyor ve BJK’nin ilk golünde asistini veriyor. Tabata'nın pası Tello ya gidiyor ve Tello 1-1’lik eşitliği yakalıyor.
77. dakikada Bobo topu filelerle buluşturuyor ve BJK’yi öne geçiriyor.
Kasımpaşa eşitlik arayışlarını sürdürürken İbrahim Kaş'ın büyük hatası yüzünden oyuna yeni giren Şahin Aygüneş, Gökhan Güleç in golünün bir benzerini daha atıyor ve maçta 2-2’lik eşitlik sağlanıyor…”
8. sınıf öğrencisi oğlum Ogetay’ın kritiği böyle..
Maçı seyretmiş gibi oluyorum..
Ertesi gün Fenerbahçe’nin maç sonucu geliyor.. 1-0 yenmiş.. Hem de golü Guiza atmış.. Yüzlerce gol kaçırmakla ünlü Guiza 2010 yılında 1 adet “espri” yapmış..
Almışlar 3 puanı.. Hayırlı uğurlu olsun..!!
Taktik yok, strateji yok..
Beşiktaş’ta geçen hafta 3 puan almıştı..
Fenerli arkadaşlar sevindiler..
Fenerbahçe’nin kadrosu kötü mü..? Değil..!!
Beşiktaş’ın kadrosu kötü mü? Değil..
Peki sezon başından beri oynadıkları futbol ne..!!
Haftalık taktik ile yıllık stratejisi olmayan bir anlayış..
Seyirciye “Yenersek seviniriz kötü günleri unuturuz” anlayışı ile takım tutun diyemezseniz..
Biz sizin gibi milyon dolarlar kazanmıyoruz bu işten..
Cebimizden para verip maçlara gidiyoruz, forma, bayrak, şapka satın alıyoruz..!!
Üstelik kulüp kazansın diye “Storelerden” alıyoruz..
Belki “Uzak diyarlardayız ama elbet döneceğiz memlekete..!!
Kızdırmayın adamı..
Ben geçici görevle Bükreş’teyim..
Mustafa’ya da Dauma da futbolu eninde sonunda öğreteceğim..
Çok istiyorlarsa uçağa atlar, gelirler buraya..!!
Sonra kulağımı sağır edecek kadar yüksek müzik sesini hissediyorum..!!
Gözlerimi, gün batısından kuzey doğu, yani poyraz istikametine çevirirken acaba diyorum, Daum ve Denizli’deki bu taktik ve strateji yoksunluğu Bükreş’te mi halledilse..!!
Kim bilir belki de, ahu dilberlerin beyni ovalamasıyla; “barajlar” çalışacak, takımlarının; ihtiyaç duyduğu elektriğe kavuşulacaktır..!!
Gününüz aydınlık olsun.
Karanlıklar defolsun..
Unutmayın ki,
Her yerde bir “ştiri” vardır..
“Stiri”yi merak eden….
Arasın bulsun.
Paylaş