Çözüm süreci neden bozuluyor, neden düzeliyor?

Şurası bir gerçek ki; çözüm süreci, başladığı yerde değil. Başlangıçta, Kürt siyasi hareketi, "müzakarelerin resmi muhatabı olmayı", asıl hedef olarak önüne koymuştu. Şimdi o aşamalar geçildi. Öcalan, meşru bir muhatap haline dönüştü. Müzakere aşamasına geçildi ve "yol haritası", artık bir gerçeklik olarak şekilleniyor.

Haberin Devamı

Beşir Atalay'ın ve HDP temsilcilerinin açıklamalarıyla; çözüm sürecinin yeniden yoluna girdiği ve eskisine göre daha şeffaf bir zeminde yürüyeceği belirtildi. 6-7 Ekim saldırılarının ardından yazdığımız yazılarda; sürecin devam etmesi gerektiğini, aksinin felaket olacağını söylemiştik. İki tarafın da sonunda masaya oturacağını, oturmak zorunda olduklarını belirtmiştik.

Gerçek durumun böyle olmasına rağmen, özellikle Kürt siyasi hareketi saflarından, Kandil'den, arkası arkasına, "çözüm süreci bitmiştir" açıklamaları geldi. Son olarak, Yurt Gazetesi’nden Nazan Özcan'a konuşan Cemil Bayık da; bir kez daha, “ortada çözüm süreci yok” demek gereğini duymuştur. HDP/DBP çevreleri ise "bitti", "bitmedi" konusunda değişik mesajlar verdi.

Haberin Devamı

Hükümet tarafı, biraz daha ihtiyatlı konuştu. "Süreç türbülansa girdi ama devam edecektir" yaklaşımı, AK Parti tarafına egemendi. Bayık, yine aynı görüşmede, "Kobani'den sonra her şey yeniden konuşulmalı, artık yeni bir durum var" anlamına gelecek bir değerlendirmede bulundu.

BAŞLANGIÇTAKİ KOŞULLAR DEĞİŞTİ

Şurası bir gerçek ki; çözüm süreci, başladığı yerde değil. Başlangıçta, Kürt siyasi hareketi, “müzakarelerin resmi muhatabı olmayı”, asıl hedef olarak önüne koymuştu. Abdullah Öcalan'ın başmüzakereci olması, onunla rahatça ve sık sık görüşebilmek, onlar açısından önemliydi.

Şimdi o aşamalar geçildi. Öcalan, meşru bir muhatap haline dönüştü. Müzakere aşamasına geçildi ve "yol haritası", artık bir gerçeklik olarak şekilleniyor.

Başlarken, hükümetin hedefi; PKK'nın önce yurtdışına çıkması, ardından silahları bırakması, ardından dağdan inerek siyasi ve gündelik hayata katılmasıydı. Bunun karşılığında, Kürt siyasi hareketinin temel talepleri üzerinden, bir “yapılabilecekler listesi” hazırlanacaktı. Anadilde eğitim, Terörle Mücadele Kanunu'nun yasaklayıcı hükümlerinin tasfiye edilmesi ve hepsinden önemlisi, "yerinden yönetim" konusunda bazı adımlar hedefleniyordu.

Haberin Devamı

“Anadilde eğitim”de belli adımlar atıldı. Gereken diğer adımların da, zaman içinde atılması mümkün görünüyor. Terörle Mücadele Kanunu da, çözülebilir. Asıl kritik konu, yerinden yönetim ve özerklik konusunun nasıl formüle edileceği.

Kürt siyasi hareketi tarafından bakarsak: İlk hedeflerini elde ettiler, meşru muhatap haline geldiler. İkinci hedefleri, Öcalan'ın sürece daha rahat katılabilme yollarının açılmasıydı. Bu konunun da, çözüm aşamasına geldiği söylenebilir. Üçüncü hedefleri, yargılananların, tutukluların üzerindeki yargı baskısının sona erdirilmesiydi. Bu açıdan da, dikkat çekici adımlar atıldı. Şimdi, yasal değişiklikler bekleniyor.

Haberin Devamı

Kürt siyasi hareketinin, henüz net bir şekilde ifade etmediği (veya nasıl formüle ettiğini henüz anlayamadığımız) asıl konu, "yerinden yönetim" konusu.

ÖTEKİ KÜRTLER

6-7 Ekim olayları, hükümet ve Türkiye'nin Batısı açısından çok ciddi bir sarsıntıydı: PKK'nın bölgede kurmaya çalıştığı “egemenlik rejimi”; onları endişeye, hatta paniğe sevk etti. “Bölgedeki bir PKK egemenliğinin, farklılıkları yok edebileceği” analizi de yapıldı. Hükümet, bunların üzerine, "kamu düzeni" vurgusunu, müzakerelerde öne çıkardı.

Tabii, iş, "kamu düzeni" kurmakla bitmiyor. Bir yerinden yönetim halinde, "öteki Kürtler" ne olabilir? AK Parti onları kendi kaderlerine teslim mi edecek?

Haberin Devamı

KÜRT SİYASİ HAREKETİNİN HEDEFLERİ

Bu yönüyle baktığımız zaman, Kürt siyasi hareketinin bir inisiyatif kazandığı söylenebilir: Ortadoğu yeniden şekillenirken; PKK, meşru bir siyasi güç haline dönüşüyor. Bu, geçmişteki "özerklik" formülünün çok ötesinde hesapların yapılmasını, beraberinde getirebilir.

ABD'nin, bölgedeki yeni durumu, "bölgesel egemenlikler" şeklinde değerlendirmeye yatkın olduğu söyleniyor: Yani Kuzey Irak Kürdistanı'nda olduğu gibi, “bölgesel bir idarenin kurulması ama bunun tam olarak devlet haline dönüşmemesi” doğrultusunda bir yaklaşımdan söz edilebilir. Türkiye’de, gerçekten, böyle bir formül uygulanabilir mi? Kürt siyasi hareketi, tam olarak neyi hesaplıyor?

Haberin Devamı

Tabii, ABD'nin ve Kürt siyasi hareketinin hesaplarının yanısıra; bölgenin iki önemli ülkesi İran ve Türkiye'nin, bu formülasyonlar içinde nasıl davranacakları konusu, ciddiyet kazanıyor.

PKK'nın son çıkışlarındaki “İran rolü” konusunda da değişik yorumlar yapılıyor. Çözüm sürecinin yolunda gitmesini İran'ın istemediği yönündeki değerlendirmelerin; son dönemde, arttığına tanık oluyoruz. İran'la ABD arasında gelişen yeni ilişkilerin de, bu süreçte bir etkisinin olacağı söyleniyor.

Çözüm süreci yoluna devam edecek; ancak, iki tarafın, hatta daha fazla tarafın etkisini, her adımda hissedebileceğiz. Görüntü şimdilik böyle.

Yazarın Tüm Yazıları