Herkesin, ama cidden herkesin izlediği (internette ayda 2 milyon kişi tıklıyor hâlâ) Zeitgeist (Zamanın Ruhu) belgeselini iki yıl rötarlı da olsa nihayet gördüm.
Çünkü Google Video’da ilk kez 2007’de yayınlanmış Zeitgeist.
O günden bu yana da efsanesi katlanarak büyümüş.
Herkes birbirine mail’ler atarak bu belgeselin linkini ulaştırmış.
En son ıskender Paydaş söylüyordu, “Mustafa Sandal izlemiş, çok etkilenmiş, ben de ondan sonra izledim” diye.
Kısacası “zincirleme” bir etkisi var Zeitgeist’in. ızleyen başkasına anlatıyor ve tavsiye cümlesi genelde şu oluyor:
“şok olacaksın.”
Peki ne anlatıyor ki bu Zeitgeist, herkes kapılıp gidiyor?
Diyor ki özetle, bu dünyadaki her şey yalan! İlk filmde dinlerin bir yalandan ibaret olduğundan bahsediliyor.
Gerçi ıslam hakkında bir şey söylenmiyor, tamamen Hıristiyanlık hakkındaki bilgiler yerle bir ediliyor.
İncil’in astrolojik bir metin olduğu, ısa’nın aslında var olan biri olmadığı iddia ediliyor.
Sonra 11 Eylül’e geçiliyor. 11 Eylül’le ilgili bildik komplo teorileri sıralanıyor. Bana en ilginç geleni şu oldu: 11 Eylül sabahı Bush’un Usame
Bin Ladin’in kardeşi şefik Bin Ladin ile Caryle şirketinde toplantıda olması. Caryle ne? Dünyanın en büyük silah üreticisi...
İkinci film ise ekonomiden, var olan sistemden bahsediyor. Demokrasi yoktur deniliyor, corporatocracy (şirket demokrasisi) vardır!
Sonra da bu sistemin çökmek üzere olduğundan, krizin bunun habercisi olduğundan dem vuruluyor.
Finalde ise “The Venus Project” adı altında çözüm önerisinde bulunuluyor. Bankaları boykot etmek onlardan biri...
Zeitgeist’in üçüncü filmi de geliyormuş, 2010’da.
Sadece bir belgesel değil aslında Zeitgeist, post modern bir isyan hareketi gibi aynı zamanda.
Ben o kadar şok olmadım izlediğimde. Bu belgeselin de bir komplonun devamı olduğunu düşündüm, belki ondan...
Yine de izleyin bence, haberdar olun. “Zeisgeist the movie” deyince nette, çıkıyor...
İbo, Amy Tilbe ve Oscar notları...
Pazarları televizyon izlemeye bayılıyorum (80 kuşağına özgü bir Dallas sendromu olabilir mi? ılla ama illa TV karşısına geçme hissiyatı).
Neyse ne işte, bu pazar şenlikliydi televizyon.
Önce ıbo şov’a takıldım. Tam da ıbo’nun Yıldız Tilbe’yi feci şekilde azarladığı o sahneye denk geldim.
Ve TV tarihinde ilk kez “pezevenk” kelimesini de duymuş oldum.
Önce eğlendim. ıtiraf ediyorum.
Sonra da böyle hissettiğim için utandım.
Neyse ki Türk Amy Winehouse’u Yıldız Tilbe koca ımparator karşısında ezilmedi. Çat çat konuştu ve gitti.
Amy Tilbe’nin programı terk edişi, o klişe deyimle bir kez daha küllerinden doğurdu kendisini...
Maalesef atv haber ertesi gün cart diye sansürledi Tilbe’nin İbo’ya posta koyan tavrını.
Gelelim ıbo şov travması sonrası Oscar’a...
Kırmızı halı seremonisinde en iyi giyinen kadın Anne Hathaway’di. Armani’ymiş elbisesi. En kötü ise Kate Winslet. Saçı da kıyafeti de başöğretmen kıvamındaydı.
Penelope Cruz ne tatlıydı öyle! Hele ödül konuşmasının sonunda ıspanyolca şakıması. Bir gün bir Türk oyuncu da Oscar töreninde ödül aldıktan sonra Türkçe konuşabilecek mi acaba?
Sunucu Hugh Jackman şaşırtıcıydı. Tam müzikal adamıymış kendisi.
Goldie Hawn ve Sophia Loren’i eski halleriyle hatırlamaya karar verdim. ıkisinin de yüzü estetikten bir tuhaf olmuştu.
En etkileyici konuşmalar; özgün senaryo ödülünü “Milk” filmiyle alan Dustin Lance Black ve tabii Sean Penn’e aitti. Mesaj kaygılı ve duygusal...
10 çift Jimmy Choo’nun peşinde...
Pazar günü Hürriyet’in arka sayfasında tam sayfa bir Beymen ilanı vardı. “E nolmuş yani?” diyene özet:ılanda Jimmy Choo marka ayakkabının yazlık yeni modelinin sadece 10 çift olarak Beymen mağazalarında satışa sunulduğu bildiriliyor ve hangi numaralı ayakkabının hangi mağazada satışa çıktığı belirtiliyordu.
Merak ettim, hemen ertesi gün Nişantaşı Beymen’e gittim.
Ayakkabının fiyatı, 2345 liraydı. Ve Nişantaşı mağazasında satışa çıkan dört çiftten üçü satılmıştı bile!
Akmerkez mağazasını aradım. Orada da sadece bir çift kalmıştı.
Ardından ıstinye Park’ı.
Tahmin ettiniz, bir çift kalmıştı.
Kalan üç çift bu yazı yayınlandığında çoktan satılmıştır herhalde.
Klasik “kriz bazılarına işlemiyor” geyiği yapmak istemiyorum
Bu zaten bilinen bir şey.
Sadece Beymen ne kadar akıllıca bir iş yapmış, onu söylemek istiyorum.
Sonraki ilanları şöyle olabilir hani:
“Levent semtindeki bazı otobüs duraklarına on adet daha Jimmy Choo ayakkabı koyduk. Sabah erken kalkan Jimmy’leri kapar. Duraklarda pos makineli elemanımız hazır bekleyecek. Lütfen nakit parayla gelmeyiniz ve duraklarda bekleyenlerin şaşkın bakışlarına aldırmayınız.”