Zamane liselileri işte böyle

Liseli olmak nedir ya da neydi diye bir tanım girsem bellek kartıma, ilk hatırladığım şey şudur:

Haberin Devamı

Bir an önce liseli olmak durumundan (azabından) kurtulmak!
Eminim şimdi de öyle hisseden liseliler hala vardır.
Ama benim cumartesi günü gördüğüm liseliler sanki liseli olmaktan gayet memnun gibiydi.
Liseli olmanın tadını çıkarıyorlardı.
Ayrıca müthiş özgüvenliydiler. Heyecanları bile öyleydi.
Hepsi kırk yıldır sahne alıyormuş gibi sahneye çıktı ve cayır cayır performans sergiledi Bostancı Gösteri Merkezi’nde.
Çünkü 17. Liselerarası Müzik Yarışması vardı.
İlk kez 2008 yılında bu yarışmanın jüri üyesi olmuştum.
Ve şimdi 2014 yılında bir kez daha...
Bir kere o günden bu yana çok şey değişmiş.
Sadece İstanbul liseleri değil, Türkiye’nin diğer illeri de yarışmaya katılıyor. Ağrı’dan, Zonguldak’tan, Malatya’dan, Rize’den liseli gruplar dinledik mesela.
Yarışmanın sponsoru Vodafone Freezone sayesinde yarışma organizasyonu biraz daha derlenip toparlanmış, parlak bir görünüme kavuşmuş.
Ayrıca yarışmanın internet üzerinden canlı yayınlanması erişimini katmerlemiş. O gün internet izleyicisi sayısı 1 milyon 300 binin üzerindeydi.
Peki liseliler sahnede daha çok ne söyledi?
Şöyle keskin bir ayrım vardı. İstanbul, İzmir, Ankara liseleri rock’la haşır neşirdi ve şarkı dilleri ingilizceydi.
Anadolu’dan gelenler ise yörelerinin türkülerine odaklanmıştı ya da Türkçe Rock’a...
Arada ilginç bir şekilde 80’lerin de sesini duyduk.
Sam Brown’ın “Stop” ve Stevie Wonder’ın “Part Time Lover”ını söyleyen liseli gruplar sayesinde...
Görünen o ki bu yarışmaya bir süre sonra tek bir gün yetmeyecek (çünkü o gün bile farklı kategorilerde 43 aday dinledik). Yıl içine yayılarak, hatta belki bir festivale dönüşerek çapını büyütecek. Gidişat o yönde...
NOT: O günkü favori liseli gruplarımı anmadan geçmeyeyim: Bursa Anadolu Kız Lisesi, 24 Kasım Anadolu Lisesi, Rize Türk Telekom, Özel Işıkkent Anadolu, Büyük Kolej, Hasan Şadoğlu, Mustafa Hakan Güvençer Anadolu.

*************************

Haberin Devamı

Arı Maya Burak’la öğle yemeği

Burak Özçivit’le cuma öğle yemeğinde, The Marmara Taksim’in tepesindeki Raika’da bir araya geldik.
Pepsi için başladığı yeni kampanya nedeniyle İstiklal Caddesi’nde yapılan yürüyüşün hemen sonrasında...
Ünlüler markalarla işbirliğiyle yaptığı zaman aslında o işbirliğine öyle gönülden, yüzde yüz inanmazlar.
Paralarını alır, işlerini yapar, sonra bir kenara çekilirler.
O günkü Burak Özçivit’ten edindiğim ilk izlenim ise şu:
Markayla beraber giriştikleri yeni kampanyaya çok inanıyor, hatta bunu bir misyon, gençlerin özgürleşmesi için bir araç olarak görüyor. Ve bu konuda bıkmadan usanmadan hararetli konuşmalar yapabiliyor.
O noktada azıcık hafifleyelim diye araya girmeden edemiyorum: “Bıyıklarından sıkılmadın mı?”
Sıkılmamış. Kestirmeye niyeti yok. Kendisiyle başlayan bıyık modasından da memnun.
“Erkeğin en önemli aksesuvarı yeniden keşfedildi” diyor.
“Peki yazın ne yapacaksın?” diyorum, “Tatil filan?”
Benim derdim de bu. Yaz, tatil, deniz, güneş...
Hadi bakalım, Burak çalışacakmış, hiç tatil düşünmüyor.
Bir film projesinin sinyalini veriyor.
“Çalışmadan duramam, kafamda bin tane proje, o yüzden geceleri uyuyamıyorum” diyor.
Sonra açtığı dönerci dükkanından bahsediyor. Arap ülkeleri “Bizim buralarda şube aç” diye peşindeymiş.
Derken bir turist kadın geliyor ve sohbet ister istemez kesiliyor. Turist kadın Burak’ı öpüp koklamaya başlayıp şak şak fotoğraf çekerken ben esnemeye başlıyorum.
Canım eve gidip kestirmek istiyor. Fazla Arı Maya bünyeler görünce beyin siesta alarmı veriyor, elde değil.

Yazarın Tüm Yazıları