Paylaş
Bir gazeteye verdiği röportajda, “Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dan korkuyoruz. Ben de dahil hepimiz bu korkuları yaşıyoruz. Herkes ‘aman ters gitmeyelim, yanlış algılanmayalım’ derdinde.
Kaç kişi tanıyorum, yıllar önce farklı şimdi farklı olan.
Korkulan şey ekmeğinden olma korkusu; aman yanlış bir şey söylemiş olurum içeri alınırım korkusu” diyen, üç gün sonra çıktığı TV kanalında ise bambaşka şeyler söyleyen Tamer Karadağlı’nın başına gelen de bu olsa gerek.
“Böyle bir dönemde hiç gerek yoktu bu laflara” cümlesini yakın çevresinden çok işitmiş olacak ki, Karadağlı o röportaj sonrası acilen şu sözlere imza attı:
“O müthiş bir hatip, kitleleri peşinden koşturuyor, benim Cumhurbaşkanım o. Ben ülkenin genel durumundan korkarım.”
Yetenekli Bay Ripley filminde değişen durumlara göre yeni kimliklere bürünen Tom Ripley (Matt Damon oynuyordu) karakteri gibi...
Bizzat oynadığı taşfırın karakterinin yarım cesareti gibi.
Ucundan bir şey söylemek istiyor, ama baktı ki olacak gibi değil, yol yakınken lafı toparlamaya çalışıyor.
Biz de tenis maçı izler gibi bakaklıyoruz.
Bir o yöne bir bu yöne...
Tamer Karadağlı’nın bu “çok yazık” tavrının ciddiye alınır yanı yok, ama şurası kesin:
Aslında sanatçılar çok şey söylemek istiyor.
Hepsinin kapısını teker teker çalsak ve röportaj yapsak en çok konuşulan şey siyaset olur.
Ama kendilerini frenliyorlar.
“Böyle bir dönemde” diyor yanındaki biri, “Hiç gerek yok, sus”.
Öğretmenleri sorgulayan o film
Halen gösterimde olan Whiplash filmi hakkında en çok duyduğunuz kelime nedir?
Müthiş? İnanılmaz? Çarpıcı?
Doğrusu tüm bu övgü yıldızı yüksek kelimeleri hak ediyor Whiplash.
Çünkü konservatuvar öğretmeniyle bateri öğrencisi arasındaki gerilimli ilişkiyi nefis bir tonda anlatıyor.
Whiplash’e bir tür Black Swan’ın (Siyah Kuğu) müzik dünyasını anlatan versiyonu diyebiliriz.
Çünkü öğrencinin o yeri göğü inleten ve “Yuh! Bu kadar da olmaz” dedirten hırsı ister istemez akla Black Swan’ı getiriyor.
Öğretmenler pek hoşlanmayacak ama filmden sonra onları da sorguluyorsun. Şöyle ki:
HER YOL MÜBAH MI?
* Öğrencinin potansiyelini ortaya çıkarma, onu daha çok çalışmaya sevketme adına öğretmenin yapacağı her şey mübah mıdır?
KÖTÜ DAVRANMA HAKKINA SAHİP Mİ?
* Öğretmen bu uğurda öğrenciyi önce göklere çıkarıp sonra da hakaretlerle yerin dibine sokma hakkına sahip midir?
KARŞI GELİNEMEZ Mİ?
* Öğretmen tanrı mıdır? Eleştirilemez ya da karşı gelinemez bir şey midir?
Ya da onun mükemmeliyetçi ruhu uğruna öğrenciyi yıpratma lüksü var mıdır?
Bu ve bunun gibi bir sürü soru...
Aman dikkat, Whiplash kendi travmatik öğrencilik günlerinize ışınlanmanıza da yol açabilir. Bende öyle oldu.
Anlamsız yere öğrenci hırpalamayı zevk edinmiş öğretmenlerimi film sonrası andım.
Sanmayın ki bu tarz öğretmenlerden sadece lisede var.
Üniversitede bile mevcutlar.
Öğrenciyle giriştikleri bu gerilimden besleniyorlar belki de, kim bilir?
Yeni eğlence: İyi yemek yemek
İstanbul’da son zamanlarda herkesin sardığı yegane şey bu:
“Şuranın yemeği iyiymiş, bir gün gidip deneyelim.”
Öyle ki, özene bezene rezervasyonlar yapılıyor.
Rezervasyonu güç bir yer ise araya tanıdıklar sokuluyor.
Yemekler yenildikten sonra yorumlar yapılıyor.
“Kesinlikle git, çok güzel” ya da “Beklediğim gibi değildi” deniliyor. Yani bu kez kanaat önderi konumuna geçiliyor, yakın çevre yönlendirilmeye başlanıyor.
Yeni eğlence bu!
Öyle danstı, iyi müzikti, şuydu buydu, sona erdi.
Varsa yoksa yeme-içme muhabbeti ve bu konuda güncel bilgi sahibi olma arzusu... Eğer restoran açmayı filan düşünüyorsanız şimdi tam sırası yani.
Meğer üç kez evlenmiş
Özgü Namal’ın sevgilisi Serdar Oral hakkında bilinenler şundan ibaret:
İki evlilik yapmış, üç çocuğu var, meditasyon/nefes terapisi gibi spritüel uğraşlarla ilgili...
Oral hakkındaki bu bilgilere yenilerini ekleyelim o halde: Aslında üç evlilik yapmış. Bilinmeyen son evliliği Merve A. ile.
Ondan da pek iyi ayrılmadığı, maddi mevzular yüzünden aralarının hayli limoni olduğu en çok konuşulan mevzular arasında...
Paylaş