Çok eskiden (ya da bana öyle geliyor şimdi) Omo’ların, Alo’ların kapakçıklarını kesip yollardın. Ve çekilişe katılıp bir şeyler kazanırdın. Mesela araba, mesela ev.
Bunları kazanamayan talihsizlere ise mansiyon misali birtakım kötü/ucuz eşantiyonlar verirlerdi.
Şu zamana dek herhangi bir çekilişten bana bir şey çıkmadı. Çünkü hiç kapakçık yollamadım!
Galiba bu yüzden, unutmuşum "çekiliş/kura/kapaçık yolla/zarfa at" gibi şeyleri. Silmişim bellekten.
Oysa hálá devam ediyormuş çekilişler ülkemizde. Sular çekilmemiş yani (berbat espriydi, kabul).
Ve hálá kazananlar ya da o yüce terimle "talihliler", olabiliyormuş hayatta.
Şimdi durup dururken bu bahsi açmamdaki sebep şu: Stockholm’de hayatımda ilk kez "talihli" insanlarla tanıştım. Hani meşhur İspanyol filmi Intacto’dan ("Bahis" diye oynamıştı sinemalarda) çok çok etkilenmiş olsam, bu insanlara şöyle bir sürtünüp "şanslarını" kendi ruhuma geçirme deliliğini yapabilirdim, ama yapmadım tabii.
Sadece şaşırdım. Talihlilik durumuna... Peki ne yapmış bu insanlar kazanmak için? Pepsi Max’in şifreli kapakçıklarını toplayıp yollamışlar
Neyse, tam 18 milyon kişi arasından (evet evet 18 MİLYON!) ennn talihli üç kişi Stockholm’deki Black Eyed Peas konserini izleme ve grup elemanlarıyla (Fergie, Will filan) tanışıp dertleşme olayını kazanmışlar.
Tamam ev/araba/şu/bu kazanmış değiller, ama fena mı Stockholm’e uzanıp Kuzey rüzgarı yediler bir güzel. Black Eyed Peas konserinde hop oturup hip kalkmaca da cabası tabii.
Şans onları vurmuş, 18 milyon arasından, daha ne olsun.
Vay ki vay vay diyorum ve bu talihlilere dokunup şanslarını almamak için kendimi hala zorrr tutuyorum.
PROFİL NOTU: Talihlilerden biri, 45-50 yaşlarında tipik bir Türk aile babasıydı.
Aslında kapakçıkları lise çağındaki oğlu yollamış. Ama kazandığı ortaya çıkınca çocuk mızıkçılık yapmış ve gayet cool bir şekilde (yeni nesil işte) "Ben gitmem" demiş: "Zaten sevmem BEP’i, istersen sen git baba". Babası da kapmış erkek kardeşini, Stockholm’de almış soluğu.
En son gördüğümde mutlu mesut BEP üyeleriyle filan tanışıyorlardı.
KONSER NOTU: Evet, malum talihlilerle BEP izlendi tabii Stockholm’de. Geçen yıl Parkorman’da verdikleri konserden kat be kat iyiydi. Fergie’nin parendalar atarak şarkı söylemesi ise görülmeye değerdi.
Face değilmiş, pardon...
Dünkü Stockholm yazısında, "nefis dekorasyon mağazaları var her bir yanda. Ikea klonu, hatta ondan çok daha iyi mağazalar var. Bu konuda en iyisi, Götgatan Caddesi’ndekiFace" demiştim. Mağazanın adı Face değil, Granit. Karıştırmışım isimleri, düzelteyim dedim.
Pop Atlası
Şebnem Ferah senfoni orkestrasıyla birlikte çıktığı konserin canlı kaydını CD+DVD olarak çıkarmış. DVD’sini henüz izleyemedim ama iki CD’den oluşan konser kaydına bayıldım. Öncelikle Şebnem’in performansı çok iyi. Hiç düşmüyor sesi, hep yüksek voltajda.
Bir de buna senfoni orkestrası ve Şebnem’in kendi adamları (orkastrası yani) eklenince kulağınıza çalınan tam bir ziyafet oluyor. Seyirciyi de unutmamak lazım.
Her şarkısını ezbere bilen çok güçlü bir seyircisi var Şebnem’in.
Çoğu şarkı daha başlamadan hepsi bağırarak eşlik etmeye başlıyor.
Aklıma gelmişken; neden diğer yerli şarkıcılar konser kayıtlarını albüm olarak piyasaya sürmezler ki? Kendilerine güvenmediklerinden mi? Mesela Tarkan. Bir tane konser albümü çıkarsaydı, belki fena halde unutulduğu şu dönemdeki boşluğunu böylece doldurabilirdi.
KELEBEK ETKİSİ
Kaptan Fatih artık ’Baba Fatih’
Tarih, 12 Ağustos 1985. O günkü Kelebek’e tam sayfa röportaj vermiş Fatih Terim. O dönem tüm Kelebek röportajlarını başarıyla kotaran Şadan Yolaşan’a.
Başlık şu: "Kaptan Fatih, artık baba Fatih".
Nitekim röportaj Terim’in aile hayatı üzerine kurulu. İki yaşındaki kızı Merve’yle poz veren Fatih Terim şöyle demiş röportajda: "Bekarken her şeyi yaşadım, onun için evlendiğimde dışarıyı bir gün bile olsa aramadım". Eşi Fulya da Fatih Terim için ürkek ama sahiplenici konuşmuş:
"1976’da tanıştım onunla. Çok iyi bir insandı. Ama kumarı, kahveye gitme düşkünlüğü, içkiye merakı doğrusu beni korkutuyordu. Milyonların sevgilisi ve eğlenceye bu denli düşkün biriyle evlenmek gerçekten zor işti. Korkmama rağmen yine de teklifine evet dedim".