Paylaş
Sosyal hayatın gerçek eğlencesi bir süreden beri bu: Yemek yemek!
Ama farklı, daha önce tatmadığın yemekleri keşfetmek ve bu tarz restoranları bulup rezervasyon yaptırmak.
Bu uğurda “yemek seyahati” yapan bile var.
Bir şehre gittiğinde artık müze, müzikal, alışveriş programı yapılmıyor. O eskidendi.
Esas hedef artık mutfağı farklı bir restorana gitmek, orada bulunmuş olmak...
Dahası, ünlülerin özel hayatını takip eder gibi mutfak trendlerini, yükselen restoranların hangileri olduğunu önceden öğrenebilmek en gözde değerler arasında.
Bunun için gurme olmaya da gerek yok.
NOMA İÇİN SİDNEY’E GİTMEK!
Mesela ocak ortası itibariyle dünyaca meşhur Noma 11 haftalığına Sidney’de açılıyor.
Çünkü Avustralya mutfağı yükselişte.
Oradaki malzemeleri kullanarak kendi tarzlarına uygun yemekler yapacak Noma’nın mutfak ekibi.
Öyle ki rezervasyonların çoktan dolduğu söyleniyor.
MACHU PICCHU DA NEYMİŞ?!
Peki siz hala Peru’ya sadece Machu Picchu’yu görmek için gidenlerden misiniz?
Lima’daki Central ya da Astrid&Gaston’a uğramadan ta oralardan geri mi döndünüz?
Eğer öyleyse seyahatiniz eksik kalmış demektir.
Çünkü, özellikle şef Virgilio Martinez’in Central’ı çok popüler.
Mekan zaten dünyanın en iyi 50 restoranı listesinde dördüncü.
Buna bir de Peru Mutfağı’nın popülerliğini ve şef Martinez’in Londra’da ortaklarıyla beraber açtığı Lima Floral’ın çok beğenilmesini ekleyin...
GÖZLER ŞİLİ’DE!
Aslında Peru mutfağı bile eskimek üzere!
Şimdilerde gözler Şili’ye çevrilmiş durumda.
Buranın genç aşçıları atakta. Yerel malzeme kullandıkları restoranlar yabancı yemek yazarlarının epeydir radarında.
Mesela Rodolfo Guzman’ın Santiago’daki Borago’su...
İSTANBUL’A DÖNERSEK
Peki bizde durum ne?
İstanbul aslında yemek açısından hala sürprizli bir yer değil.
Popüler mekanlarımızın mönülerinde üç aşağı beş yukarı aynı şeyler var.
Gelen yabancı turistin de sadece kebap yemek istediğini sanıyoruz hala.
Ne kadar kaliteli yabancı turist geliyor, o da ayrı konu.
Geriye bir tek genç Türk şeflerin restoranları kalıyor.
Neolokal, Alancha, Mikla, Yeni Lokanta gibi...
Türk mutfağını yorumlayarak kendi tarzlarında bir şeyler yapmaya çalışıyor.
Mesela Alancha umarım sonuna kadar dayanır ve bildiği yoldan şaşmaz.
Çünkü İstanbul’da tutunmak da ayrı bir mesele.
Hepimiz biliyoruz.
UMUT VAR
Yine de umut var. Son yıllarda yemek yeme eğlencesini İstanbullu müşteri de keşfetti.
Yemeğine göre restoran seçiyor.
Mönüleri karşılaştırıyor, vesaire.
Ama yetmez, bize daha özgün daha cesur yerler lazım.
Ancak o zaman gastronomide gerçekten yükselişe geçeriz...
Hızlı bir karşılaşmadan geriye kalan
Geçenlerde Yalın’la karşılaştım. Yoğundu ve heyecanlıydı. Levent’te bir stüdyo yapmış. Evine yürüyüş mesafesinde. Yeni şarkıları burada kaydediyormuş ve yaza doğru yeni albümünü yetiştirecekmiş. Bir de yılbaşı gecesi Conrad’da özel bir repertuvarla seyircisinin karşısına çıkacakmış.
O nasıl bir finaldi öyle!
Ferzan Özpetek’in “Sen Benim Hayatımsın” kitabını bitirdim, ama ben de bittim!
O nasıl bir finaldi öyle!
Oturduğum koltukta bir süre kalakaldım, hiçbir şey yapamadım.
Çok etkileyiciydi çook!
Hatta bu final gerçek mi diye araştırmaya başladım.
Çünkü Özpetek’in bu kitabı otobiyografik izler taşıyor.
Kitapla ilgili yorumlar ve analizler bir sonraki yazıya.
Şu duygusal etkisini bir atlatayım da...
Paylaş