Paylaş
BAZI ŞARKILARI YOLDA YAPTIM
* Son iki yıldır çok konser verdim. Kars’ta, Mardin’de, Urfa’da, Elazığ’da, Doğu Karadeniz’de... Anadolu’daki dinleyici bir başka, açık ve kucaklayıcı. O konserler ve seyahatler bana çok iyi geldi, besledi. Kısmen bu albümün zeminini oluşturdu. Bazı şarkıları o seyahatlerde yazdım. Mesela “Sarışın”, Kars’ta yazıldı. Albüm kapanış şarkısı “Pullarımı Gömdüğüm Deniz” ise Adana ve Urfa’da...
AŞIK OLMAK İSTİYORUM DEDİM VE...
* Yıllardır aşık olmuyordum. Ama gerçekten aşık olamıyordum. Dört-beş yıldır filan. Dedim ki kendime, ben aşık olmak istiyorum, buna hazırım. O kimse gelsin, ben tamamlanmak istiyorum. Bu his üzerine oturup “Gel”i yazdım. Bir yandan çok Türkiyeli buluyorum bu şarkıyı. Çünkü, “Gel anla dikenimden” dizesi sadece gelmeyen bir sevgiliye söylenmiş bir şey değil. Bütün ayrışmalarımızı, kutuplaşmalarımızı kaldırmayı da isteyen bir dize o.
BERLİN’DEKİ YERALTI MACERAMI ANLATTIM
* Galiba beste yapmak için artık yolda olmayı tercih ederim. Çünkü onun zenginliği başka. Mesela “Fena Halde Bela”yı da Berlin’de yazdım. “Gel” şarkısıyla çağırdığım ve “Sarışın” şarkısında gerçek olan aşk hikayem başka bir şeye dönüşmüştü. Bu albümü kaydederken artık bir arada değildik. Kayıtların en yoğun olduğu haftalardan birinde pat diye Berlin’e gittim tek başıma. Bana çok iyi geldi. Oradaki müzik, gece hayatı, insanlardaki rahatlık... Aslında şarkı da Berlin’deki yeraltı maceramdan, orada yediğim haltlardan bahsediyor. Albümün bu şekilde bir sürü birbirinden farklı uçları var.
KALIPLARA HAPSOLAMAM
* İlk albümüm bir merhabaydı ve aslında ben de kendimi tanıma sürecindeydim. Aradan dört yıl geçti ve tabii pek çok şey değişti. Şarkılar büyüdü, insanlara ulaştı. Evet bu bir sorumluluk katıyor, ama kendimi tekrarlamak istemiyorum. Başarılı olmuş şarkıların formülleri üzerinden benzer şeyler yazılabilir ama bunu yapmadım. Çünkü yenilenmek, değişmek, söylenmemişi aramak daha heyecan verici. Bir şey tuttu diye benzerini yapmak çok sığ. Bir de kendimi kalıplara hapsetmek istemiyorum.O yüzden bu albümde “Atlar Yoruldu” gibi ağır rock’n roll bir şarkı da var. “Ahu” gibi 90’lar Türkçe popunu anımsatan cıstak cıstak neşeli bir şarkı da. Kısacası rock’çı da dinliyor beni popçu da...
PERİHAN MAĞDEN’İ OKUDUKTAN SONRA YAZDIM
* Albümün adı “Gök Nerede”, çünkü bir arayışı simgeliyor. Ucu açık. Sınır-lamıyor. Negatif bir şey yok. İyiliğe yönelme hali var. “Gök Nerede”, Perihan Mağden’in “Ali ile Ramazan” kitabını okuduktan sonra yazdığım bir şarkı. Aslında ağır ve karanlık. Ama adı olumlu ve hafif...
RUHU HAVALANDIRMAYA İHTİYACIMIZ VAR
* O programa çıkmam, şunu yapmam gibi konularla ilgili artık katı bir yerde durmuyorum. Her an her şey olabilir. Hayat bu; hepimizin çekirdek çitlemeye, ruhumuzu havalandırmaya ihtiyacı var ve bunu istediğimiz gibi yapmalıyız. Kendimi sınırlamıyorum.
NAZAN ÖNCEL’İN O ŞARKISI ÖZEL, ÇÜNKÜ...
* Nazan Öncel’in “Bir Hadise Var” şarkısını söylemeyi çok istiyordum. 90’lara ait bir şarkı, ama bana 2006 yazındaki ilk aşkımı hatırlatıyor. Bazı şarkılar sonradan başka hikayelere mâl olur ya... Bu şarkı da öyle bir şeydi. Ayrıca benim müzikal olarak en sevdiğim Nazan Öncel şarkılarından. Sağ olsun, Nazan izin verdi ve bu albümde yer aldı. Bu arada Nazan’ın Sokak Kızı albümünden “Geberik”i de çok severim. Hem neşeli hem laf sokar. Nazan’ın dil olarak o hallerini çok seviyorum.
O söylediğin ikinci sevgili modeliyim ben
* Şu anda şu ruh halinde aşk nedir senin için?
- Bir araya gelme, yan yana durma, bir aradayken ortak bir dil oluşturma ve bir şey yaratma hali. Şu an bendeki karşılığı bu.
* İmkansız aşk çok yaşadın mı?
- Dönem dönem. O da gerçek bir hâl. Kendi kendimize büyütüyoruz ama sonuçta karşılığı var.
* Birinin imkansız aşkı oldun mu hiç?
- Evet. Kısmen güzel bir şey ama aynı zamanda bir yük. Hele ki çok yakınınızda, sevdiğiniz biriyse daha da büyük bir yük.
* Son zamanlarda seni en çok etkileyen aşk filmi?
- Jim Jarmusch’un “Only Lovers Left Alive”ı. Çok sade, çok güzeldi. Yüzyıllardır bir arada olan iki vampirin aşk hikayesini anlatıyordu. Üç kere filan izledim.
* Nasıl bir sevgilisin? Uğruna şiirler okunan mı yoksa senin kitabı açıp karşındakine şiirler okuduğun mu?
- Ben ikincisiyim (gülüyor). Gerçi bir araya geldiğin insana göre de değişiyor. Ama iki türlüsüne de okeyim.
Gidişatı gücün temsil ettikleri belirliyor
“Kaba Kağıt” şarkısındaki, “Padişahımın kamışından düşer, talihin yemişleri orda pişer, kim sarılsa fikrinden göğe uçar, tutuşur yedi cihan kan diye diye” sözleriyle anlatmaya çalıştığım şey şu:
Bir şekilde bütün gidişatı ve sistemi gücün temsil ettiği şeyler belirliyor. Dünya bunun üstüne dönüyor.
Biz ne kadar kendimizi yırtarsak yırtalım böyle.
Bu yüzden sert ve umutsuz bir şarkı...
Evet, şu an çok mutsuz bir kesim elbette var. Yine de beni yeni kuşak mutlu ediyor. 90’lılar daha açık kafalı, daha uzlaşmacı.
Onlar kendilerinden umutlu mu bilmiyorum ama ben onlardan umutluyum.
Arapça ve Yunanca söyleyebilirim
* Şarkı dilimde üslup olarak bir tık sadeleşme olduğunu gözlemliyorum. Ucuzlaşmadan...
* En büyük korkum, sevgisizlik.
* Şu an hayalim uluslararası bir şarkı ya da albüm. Başka dillerde. İngilizce, Fransızca, hatta Arapça ve Yunanca belki. Fransızca öğrenmeye başladım. Onu ilerletmek istiyorum. En çok istediğim şey bu. Daha evrensel bir şey yapmak. Ama bunun karşılığı yurtdışına açılmak değil. Kendimi açmak!
* Mabel Matiz neyi mi yapmaz? Taksim’de soyunmam herhalde! Ama bu Berlin’de soyunmayacağım anlamına gelmiyor (gülüyor).
* Sosyal medyadaki kabalık ve çemkirmeleri okuyorum, yapacak bir şey yok diyorum. Eleştiriye açığım, ama kabalık beni en mutsuz eden şey. Görmemeye çalışıyorum. Buna da uyum sağlamaya çalışıyorum.
Dolaylı da olsa seksten bahsetmeyi seviyorum
Seks de aşka dair bir şey. Seks hiç yokmuş gibi davranan bir toplumuz belki ama bu var. Şarkılarımda da dolaylı ya da doğrudan bahsetmeyi seviyorum. Sadece yiyip içip uyumuyorum ki. Ya da kol kola, diz dize oturmuyorum ki... Dolayısıyla neden şarkıların bir parçası olmasın?
Paylaş