Yalan dünya her şey bomboş

Bugünlerde her şey yalanlanıyor.

Dolayısıyla eliniz kolunuz bağlı, o mevzu hakkında yorum da yapamıyorsunuz. Örnek, Cemil İpekçi’nin sevgilisi Bekir Coşar’la Hollanda’da evlendiğini yalanlayıp (rivayet o ki) "Dini nikahı tercih ederim" demesi. Bu açıklamanın yayınlandığı gün öğrendim ki, böyle bir şey söylememiş İpekçi.

Hatta haberi yayınlayan gazeteye dava açıyormuş. Ama şimdiden İpekçi, "en cesur eşcinsel Türk" ilan edildi bile, bu "sahte" açıklamadan dolayı. Oysa hep böyleydi İpekçi: Açıktı, samimiydi. Yeni bir şey değil ki cesareti.

Başka bir olay, Seray Sever’in sesinin kendisine ait olmadığı söylentisi. Tam bunun üzerine Seray’ı arayıp "Bu ses gerçekten senin mi, yoksa İzel’in mi?" diye soracaktım, hoop mail kutusuna Seray’ın tonmaisterler eşliğinde yapacağı basın toplantısı duyurusu düştü.

Bu da aslında (ne yalan söylemeli) şahane bir yazı konusu olurdu. Nasıl mı?

O hayali yazıya iyi gidebilecek bir örnekle şenlendirelim ortamı: ’80 sonlarında Milli Vanilli diye bir grup vardı. İki yakışıklı siyahi adamdan kurulu grubun şarkıları pek tutmuştu o zamanlar (Bkz: Girl I’m Gonna Miss You). Grammy bile almışlardı adamlar! Ama skandal çok geçmeden ortaya çıktı: Vokaller iki şişman adama aitti!

Neyse, bir de Tuba Ünsal-Cem Cantaş çifti var ki, onların durumu tamamen "kriz"i iyi yönetememekten kaynaklanıyor. "Arkadaşı" Yalın’la Londra’da buluşuyor mesela. Bu ortaya çıkınca binbir yalan masallarına başlıyor. "Hamileyim" diyor. Sonra kendi kendini yalanlıyor. Şimdi de eşinin kendisine tokat attığı iddiası üzerine gündemde Ünsal. Ama orada bile çuvallıyor habire. Açıklamaları tutarsız, yetersiz.

Kısaca bazı şeyler gerçekten yalan, medya fantezisi. Bazıları da gerçek ama üzerine bolca yalan sosu (süsü) verilerek sapıyor başka şeritlere.

Tek gerçek: Hüsn-ü Fasıl

Yalan dünya her şey bomboş, o zaman hadi eğlen coş denebilir pekala. Ama her zaman öyle olmuyor işte. İnsan gerçek şeyler de arıyor.

Hüsnü Şenlendirici’nin müziği de galiba, bu tatta bir şey. Çarşamba gecesi Tariş-Tat’ın daveti üzerine Divan Kuruçeşme’ye gittim. Davetin sebebi Mercan ve Fasıl Türk rakılarını tanıtmak.

Ben rakıcı değilim aslında. Favorim votkadır. Rakıyı hiç aramam, hatta içmem. Ama içen varsa da, eşeklik etmem, eşlik ederim. Yine de yumuşak içimli Fasıl Türk rakısı gayet iyiydi. Diğeri, yani Mercan daha sertmiş ona göre.

Neyse, gecenin yıldızı tabii Hüsnü Şenlendirici’ydi. Klarnetiyle gerçek dünyaya götürdü tüm davetlileri.

Bu arada Hüsnü Şenlendirici’nin "Hüsn-ü Fasıl" konser dizisinin son performansı 28 Şubat salı gecesi Lütfi Kırdar’da. Onu da kaçırmayın diye altyazı geçeyim son olarak (Aslında orada bir tutam rakı servisi yapsalar, fena olmaz).

ŞEHİR ATLASI

PANİNİ’DE HEM KARAOKE HEM YEMEK

Son zamanların "çılgınlığı"
karaoke, her ne kadar bana manasız gelse de, seveni çok biliyorum. Nişantaşı’ndaki Panini’nin de karaoke geceleri acayip tıklım tıkanık oluyormuş. Bu gece Panini’de karaoke yok belki, ama mekanın yemekleri çok lezzetli.

Civardaysanız akşam, bir ara uğrayın derim. Semtin en popüler tipleri de burada ayrıca. Öyle ki, Sezen Aksu’nun oğlu Mithat Can bile uğruyor bazen.

BU DA KARAOKEYE ÖZEL KULÜP

Karaoke demişken, önümüzdeki hafta itibariyle faaliyete geçecek bir karaoke bar var, onu haber vereyim. Godet’cilerin açacağı Club Karaoke, Taksim’deki eski Godet’nin yerinde olacak. Buranın özelliği, 16 ya da 40 kişilik odaları kiralayıp arkadaşlarınızla gönlünüzce (avaz avaz mesela) karaokelenebilmek olacak. Hayırlısı diyorum...
Yazarın Tüm Yazıları