Herhangi bir resmi kurumun telefonunuzu dinlemesini bırakın eğer GSM şirketinde çalışan tanıdık varsa hemen gıcık olduğunuz kişinin ya da sevgilinizin mesajları, kimleri aradığı filan dakikasında raporlanıyormuş elinize. Demet Akalın öyle yapmış işte. Bir hayranı Turkcell’de çalışıyormuş. Kıramamış Demet’in isteğini ve Oğuz Kayhan’ın mesajlaşmalarını jurnallemiş hemen. Demet kadınsı intikamla yanıp tutuşmuş tamam, ama karşı tarafa ne oluyor? Bu olaydan sonra bir sürü benzer hikaye dönmeye başladı etrafta. Cidden korkunç! Yerli GSM operatörlerini bırakıp yabancı bir operatöre mi geçmek lazım? Çünkü o zaman katiyen izlenemiyormuş kayıtlar. Bu olaylar sayesinde ev telefonuna dönüş artacak söyleyeyim. Mühim içerikli (aşk meşk özellikle) mesaj atmalar da duracak. Yani yine GSM operatörleri bu işten zararlı çıkacak. Eğer gerekli güveni sağlamazlarsa kısa vadede.
Dalgalı Deniz
Onunla ilk röportajımı hatırlıyorum. Karşılıklı nefret etmiştik birbirimizden. Popstar’dan önceki bir zamandı. Eski şarkıları yeniden yorumladığı bir albüm çıkarmıştı. “Of ne ukala ve soğuk bir kadın” demiştim içimden. Yıllar geçti. Bu kez Okan Bayülgen’le ilişkisi sonrası çıkardığı albüm üzerine yine bir röportaj için biraraya geldik. O soğuk kadın değildi bu kez, daha açılmıştı. Klişe ama, sanki kendini daha çok keşfetmişti. Daha çok üretmeye başladığından olabilir. Ve son dönem... Yaşadığı fırtınalı aşk onu yıpratıyor, herkes onu aşağılara çekmeye çalışıyor, her gün bu aşkla ilgili yazılıp çiziliyor, ama o yine de vazgeçmiyordu. Başkası olsa “kariyerim önce gelir” der aşkı bir kenara bırakır, siler atardı karşısındakini. şimdi de bu son olay... Deniz Seki eminim bunu da atlatacak, yaşadıklarından dersler çıkarıp yoluna daha güçlü devam edecek. Çünkü öyle olmalı. Tıpkı şarkısındaki gibi: “Beni üzen aslında, üzüldüğüm için değil, bazen sözle anlatılmaz ya, kelimeler şikayetlenir...”
Nihayet: Bora Uzer
Bence Türkiye’nin en yetenekli şarkıcılarından biri. Sesiyle öyle bir oynuyor ki, inanılmaz. Ne yazık ki şimdiye kadar kısıtlı bir çevre tanıyordu onu. Önce Kangroove grubuyla tanındı, sonra tek başına işler yapmak istedi. ıngiltere’ye gitti. Jay-lal adıyla İngilizce single çalışması yaptı. Yurtdışına odaklandı. Bu kez isteği İngilizce bir albümdü. Hatta Power grubu ona sponsor olmuştu, hazırlıklar yapılıyordu. Sonra birden ortadan kayboldu. Meğer bir süredir Türkçe albüm hazırlığı içindeymiş. Ve işte nihayet o albümü de ay sonu çıkarıyormuş Doublemoon’dan. Bu kadar uzun uzun bahsettiğim adamın, yani Bora Uzer’in klip şarkısı “Aramızda Bir Gerginlik mi Var”ı dinledim az önce. şarkı o kadar vurucu değil ama Bora’nın sesine her zaman olduğu gibi bittim. Geniş kitleler en sonunda Bora Uzer’le tanışacak, ona sevindim.
U2’nun Dublin’de satın aldığı otel bu muymuş
An itibariyle Dublin sokaklarına ışınlanmış durumdayım. Bu yazıyı da Dublin’in en iyi ikinci oteli diye lanse edilen Morrison’dan yazıyorum. Öyle şahane bir yer canlanmasın gözünüzde. Gayet sıradan, tipik bir kuzey oteli. Odalar eski, sıkıcı. Biz otellerde/mekanlarda her şeyin en yenisine alıştığımızdan böyle yerleri (yani üzerinde çok uğraşılmamış, öylece bırakılmış) pek sevmiyoruz. Burun kıvırıyoruz, onu fark ettim. Aynı şey akşam yemeği için gittiğimiz, U2’nun oteli Clarence’da da oldu. “Bu muymuş U2’nun oteli?” olduk. U2’cuların satın alıp yeniden dekore ettiği bu eski otelin daha şaşaalı, en azından farklı bir şey olmasını beklediğimizden olsa gerek... Adamlar böyle seviyor ne yapalım? Yoksa kimse bu otelin süit odasına 2 bin euro bayılmazdı herhalde. Sadede geleyim: Ne işim var Dublin’de şubat ortası? The Jameson Uluslararası Dublin Film Festivali nedeniyle burdayım. Bakalım neler olacak, meraktayım. “Yaşanacaklar” cumaya raporlanacak size. şimdi artık biraz uyumam lazım.