Efe Önbilgin’in Deniz Akkaya’yla değil de başka bir kadınla evleniyor oluşuna çevremdeki kadınlar hep aynı tepkiyi gösterdi: “Sorumsuzca bir davranış!”
Demek ki herkes Deniz Akkaya’lı “mutlu son”u bekliyordu ve dışarıdan çok aniymiş gibi görünen bu evliliği “çok sorumsuz” bulmuşlardı. Oysa ilgisi yok. Hem Deniz hem de Efe’yle, kızları Ayşe henüz doğmamışken konuşmuştum. Deniz’e “sperm hırsızı” diyorlardı o dönem, hatta “adamdan izinsiz çocuğu doğuruyor...” Efe için de “çocuğu istemiyor”... Deniz o zaman özetle şöyle demişti: “Sanki buzdolabında saklıydı o spermler ve ben de gidip çalmışım gibi! Bunu söyleyenler acaba yatakta yanımızda mı yatıyorlardı merak ediyorum. Biz Efe’yle son dönemlerimizde zaten çocuk yapmak için uğraşıyorduk. Hamile kaldıktan sonra da Efe asla bana ‘bu çocuğu doğurmanı istemiyorum’ şeklinde konuşmadı. Bizim başka, tamamen kendi aramızda kişisel problemlerimiz vardı, o yüzden ayrılma kararı aldık.” Efe ise şöyle konuşmuştu: “İlişki bittikten iki ay sonra öğrendim hamile olduğunu. Eğer bunu ayrılmadan iki ay önce söyleseydi, ortalığı yıkardım sevinçten. Ama ne yazık ki ilişkimiz bitmişti. Çünkü bir ilişki bebek doğurur, bir bebek ilişki doğurmaz.” Kısacası her iki tarafta da “bebeğimiz oluyor, hadi evlenelim” duygusu baştan beri yoktu. Dolayısıyla Efe’nin başka biriyle evleniyor oluşu sorumsuzca değil. Deniz de bir gün evlenebilir başka bir adamla. Kafalardaki “mutlu son”a uymuyor belki bu iki versiyon, ama durum böyle. Onların durumu “arzulanılan” gibi olmadığı için kızgınlığımız.
DUYGU EKŞİ HEP VARDI...
Gelelim Efe Önbilgin’in evlendiği Duygu Ekşi’ye... Çiftin yakın çevresinden aldığım bilgilere göre Duygu Ekşi, Efe Önbilgin’in hayatında hep var olan biri. Hatta Efe bazı ilişkilerini Duygu’yu kıskandırmak için yaşarmış gençlik yıllarında. Ve eninde sonunda hep Duygu’ya dönermiş. Yani bağları o denli “eski.” Yeni olan, Duygu Hanım’ın son altı aydır TNT’de çalışıyor oluşu ve eski bağın yeniden güçlenmesi.... Ve Efe ve Deniz ve Duygu... Alışılmadık ve farklı bir Türkiye tablosu çiziyorlar hayatlarıyla. Açıkçası, bir pembe dizi kıvamında ilgiyle takibe devam edeceğim bundan sonraki maceralarını...
İtalyanlarla koşar adım
Club to Club denen hadiseyi bir ay önce yazmıştım. “Sanat ve gece hayatına yabancı ithal etme modası başladı, başlıyor” diye. ıtalyanlar’ın ıstanbul’a akın edeceği Club to Club bunun en zirve örneğiydi. Ve işte bu etkinlik çarşamba gecesi Santral ıstanbul’da start aldı. Bu akşam ise adına uygun bir şekilde o kulüpten bu kulübe koşaradım eğlenilecek. Hangi kulüpler bunlar? 11.11, Ghetto ve Minimüzikhol. Peki neden ıtalyanlar akın etti bu etkinlik için şehrimize? Çünkü Club to Club, Torino çıkışlı uluslararası bir elektronik müzik ve sanat festivali. Her yıl aynı anda hem Torino, hem Milano hem de üçüncü bir yabancı şehirde birden yapılıyor. Bu senenin üçüncü şehri de ıstanbul olmuş. Zero Dergisi ve bu ekibin başındaki yetenekli (ve de beyaz Vespa’lı) adam Barış Bilenser sayesinde. Santral ıstanbul’daki açılış gecesinde neler oldu peki? Anlatayım... Başlangıçta ortam hayli soğuk ve gergindi. Çünkü herkes resepsiyona gelmiş gibi elinde şaraplar bekleşiyordu Enerji Müzesi’nin girişinde. Neyse ki bu bekleyiş kısa sürdü ve yukarıya, benim en bayıldığım kata alındı herkes. Eskimiş, ama görkemini hâlâ koruyan makinelerin olduğu, ortama hafiften “Testere” filminin atmosferini yayan kata. Burada önce bir performans gösterildi: “Zeitgeist” adı altında. Ama hayır, bildiğimiz o komplo teorisi filmle ilgisi yoktu bu “Zeitgeist”in. Başka bir şeydi. Video eşliğinde canlı müzik performansı yapıldı. Videonun hızına göre müziğin ritmi yükseldi, filan.... Anlatılmaz, görülür(dü) diyeyim, geçeyim... Sonrası? Sonrası şu: Acaba buradakilerin hangisi ıtalyan hangisi Türk oyunu! Gece boyu devam eden... Dediğim gibi, bu gece de aynı gazla bu oyun, pardon festival, devam ediyor.