Paylaş
İçeride daha önce burada görmediğim türden bir kalabalık.
Masaların çoğunda
50 yaş üzeri kadınlar var.
Önlerinde çaylar, pastalar...
Kadınların hepsi de bakımlı, şık ve süslü.
Öyle bir sohbet halindeler ki, gözleri kimseyi görmüyor.
Uzaktan bakınca çok ama çok tatlılar.
Hani insanın, “Beni de alın sohbete, çok yalnızım teyzeler” diyesi geliyor.
Evet, bu kadınlar gün yapıyorlar.
“Gün” adeti malum, yıllarla birlikte değişim geçirmiş, “dolar günleri”, “altın günleri” olarak çağa ayak uydurmuştu.
Gezi Pastanesi’nde gördüğüm kadınlar altın mı yoksa dolar günü mü yapıyorlardı bilmiyorum, soramadım.
Ama Lucca’da ayın belli günleri gündüz saatlerinde toplanan bir başka kadın arkadaş grubunun “marka günü” yaptığını öğrendim.
Mesela Hermes’in bir ürününü almaya karar veriyorlar.
O ürün de 15 bin lira. Böylece kişi başı en az 1500 lira veriyorlar.
Böylece Lucca’da onları ağırlayan ev sahibi kişi, Hermes ürünün sahibi oluyor.
Bir sonraki ay yine başka bir mekânda bu kez başka bir marka için buluşuyorlar.
Kadın günleri, aslında Türkiye’nin en gizemli, en çözülememiş, en pasta börekli örgütü.
Çünkü bu toplantılarda hem yaşanan güncel olayların dedikodusu var hem de kendine has bir ekonomi!
Üstelik sürekli kılık değiştiriyor bu günler. Yerinde saymıyor yani.
Evlere de sığmıyor artık, popüler mekânlara sıçrıyor.
Bu yayılmacı politika gördüğünüz gibi gözümden kaçmış değil, takipteyim güncü kadınları...
Küvetteki Rihanna
Rihanna’nın son klibi Stay’i izledikten sonra dimağıma düşenler şunlar oldu, buyrunuz:
- Küvetin içindeki yakın plan depresif ve ağlak Rihanna, zaman zaman Sibel Can’ın Kanasın klibini hatırlatmıyor değil.
Ne alaka yavrucum derseniz: Malum, Sibel Can’ın mavi çakmak gözlerinin Sibirya kurdu Hasky gibi parladığı o yakın plan klip unutulmazdır.
Hatta Sibel Can, tıpkı Rihanna gibi klibin sonlarına doğru mavi mavi ağlar. Rihanna tabii ki yeşil yeşil...
- Klibi izleyince insanın gerçekten küvete girip depresyona düşesi geliyor. Bazı yerlerde şarkıyı söyleyemiyor ya Rihanna, işte oralarda bu dürtü had safhaya ulaşıyor.
- O küvetin aynısından istiyorum desem, çok mu ruhsuz olurum?
- Gördüğüm en gerçek mutsuzluk ve çaresizlik klibi “Stay”.
Bunu da belirtir, banyoya geçerim. Küvet dolmuştur çünkü...
Orada bir Vogue var uzakta
Bir arkadaşımızın fikriydi, akşam yemeği için kalkıp BJK Plaza’nın tepesindeki Vogue’a gittik.
Aslında Vogue’a yemeğe gitmek çoktan unutulan bir şey.
Tamam, eskiden (yedi- sekiz yıl önce) barı da restoranı da çok popülerdi Vogue’un.
Ama sonra o kadar çok mekân açıldı ki, Vogue gibi klasikleşmiş mekânlar gece hayatı rotasından çıkmaya başladı.
Rotadan çıkarmayanlar bir tek yabancılar olmuş anlaşılan, çünkü o gece Vogue’da hayli yabancı müşteri vardı.
Peki Vogue tekrar moda olur mu?
Olabilir. Çünkü:
- Boğaz manzarası
-hele hava da kıvamındaysa- nefis.
Diğer tepe/teras mekânlarına fark atar Vogue’un manzarası.
- Yemek seçeneği bir uçtan başka bir uca savrulsa da (yoğurtlu kebap da var suşi de) herkesi memnun edecek türden.
Sanırım iş yemeğine gelenler için böyle ortaya karışık bir mönü yaratılmış.
- Ve barı... Zamanında çok iyi partilere sahne olmuş o barda takılmak, Vogue’un en güzel yanı aslında.
Paylaş