Paylaş
Aynı gecede birbirinden farklı en az iki-üç çeşit İstanbul görmek mümkün.
Perşembe gecesi denk geldi, böyle bir gece yaşadım.
Bir uçtan öteki uca savruldum. Gayet iyi geldi!
Önce Beyoğlu’nun en meşhur türkü barlarından Mektup’taydım, daha sonra da dünya jet set’inin favori kulüplerinden Billionaire Club’ın açılış partisinde!
İşte zıtlıklarla dolu gecenin hasar raporu:
Mektup’a 22.00 civarı damladım. Burası Beyoğlu’nun diğer türkü barlarına göre daha “ana akım” bir mekan. Belli bir fraksiyonun barı gibi durmuyor.
En azından içeri girince kendinizi yabancı hissetmiyorsunuz.
“Nereden çıktı bu zibidi?” bakışları fırlatan yok.
Üstelik türkü bara geldiğinizi hissettiren birtakım etnik süslemeler/detaylar Mektup’ta kullanılmamış, sıradan herhangi bir bar gibi. Duvarlara yazılmış Ali Ekber Çiçek, Seyit Meftuni dörtlükleri dışında...
Türkü barda şarap ya da votka içecek halim yoktu.
Racona uyup rakı içtim tabii!
TÜRKÜ BAR EFENDİLİĞİ!
22.30 civarı sahneye gecenin solisti Züleyha çıktı.
Türkü barların en sevdiğim yanı bu, solistin erken saatte sahne alması. Diğer canlı müzik mekanlarından alışık olunduğu üzere gece yarısını beklemek zorunda kalmıyorsunuz.
Züleyha, yakın zamanda çıkardığı “Etnik Dillerde Livaneli ?arkıları” albümüyle aşina olduğum yeni bir şarkıcı. Zaten sahneye çıkar çıkmaz Livaneli şarkılarını şakımaya başladı. Ama farklı dillerde; Arapça, Kürtçe, hatta Hemşince...
Züleyha’nın sahne kıyafeti dikkat çekiciydi. Modern çizgilerde bir elbise giymişti, “türkü bar solisti” kalıplarına takılıp kalmamıştı.
İtiraf ediyorum: İnsan türkü barda olunca üzerine ekstradan bir efendilik çöküyor!
Huşu içerisinde oturup türküleri dinliyorsun.
Twitter’a girip bir şeyler yazarken bile kendini suçlu gibi hissediyor, hemen telefonu kapatıyorsun.
Mektup’un kokusu: Orta şiddette, yer yer burnunuzu (sonra da midenizi) yoklayan davetkar bir kızartma kokusu...
MAYTABA GEL!
Züleyha’dan “Leylim Ley”i Farsça dinledikten sonra Mektup’un meyvelerle donatılmış masasını Ahmet Hakan’a emanet ettim ve Billionaire Club’ın (uzun uzun yazmamak için bundan sonraki satırlarda kısaca BC) yolunu tuttum.
Le-vent’teki Edition Otel’de açılan kulüp hakkında önce genel geçer bilgiyi vereyim: BC, Sardunya Adası’nın ünlü Costa Smeralda limanından ithal bir gece kulübü. Sardunya’dan sonra ilk kez İstanbul’la sınırları dışına çıkmış BC.
Kulübün en önemli olayı maytaplarla servis edilen şampanya ve votkalardı.
Bu yanar döner ve çocuksu servisi hayli berbat bulduğumu söylemeliyim!
Şişelerin bu şekilde servis edilmesi yetmedi, bir ara maytaplarla dans edenler oldu pistte! İçeriye kısa sürede yanık kokuları sindi tabii.
BC’ın kokusu neydi derseniz şöyle yanıt verebilirim yani: Sönmüş maytap kokusuna karışmış parfüm esansları...
GECENİN STARI KİMDİ
BC’ın o geceki starı ne mekanın kurucusu İtalyan işadamı Flavio Briatore ne de Fashion TV’nin babası Michel Adam’dı. Star elbette Serdar Ortaç’tı!
Ortaç, tıpkı Reina’ya takıldığı gecelerde olduğu gibi peşinden (sürekli) sürüklenen iki-üç tane Rus güzelle gece boyu dans etti.
Evet, Türkçe pop konusunda gayet bonkör çıktı BC. Yıldız Tilbe’den Serdar Ortaç ve Tarkan’a kadar bayağı TR pop hiti çaldılar gece boyu.
Sonuç? Daha çok lüks bir pavyon gibi BC! Dekorasyonundaki şaşaasına, ışıklan-dırmasındaki şatafata diyecek laf yok elbette, ama İstanbullu zenginler buraya istikrarlı bir şekilde ilgi gösterir mi pek emin olamadım (o gece bizimkileri temsilen genç kuşaktan Süreyya Yalçın vardı). Kısa süre sonra İstanbul’un bu taze milyarderler kulübü, İstanbul’da iş yapan Rus, Arap, Avrupalı işadamlarına kalırsa şaşırmamalı derim.
Paylaş