Paylaş
Olay iki:
İstanbul-Bodrum uçağındaki yeni evli çift birbirlerini yanaktan öpüyor.
Hatta onların tabiriyle, “Bayramlaşır gibi öpüşüyorlar”. Arkalarında oturan bir erkek yolcu, “Uçakta öpüşülür mü kardeşim?” diye tepki gösteriyor.
Olay üç:
Bir ay önce Samatya’da banklarda kız arkadaşıyla öpüşen Ali Neş’e çevreyi rahatsız etmekten ceza kesiliyor. Neyse ki Ali duruma isyan ediyor ve “Savcılığa itiraz edeceğim, cezayı ödemeyi düşünmüyorum” diyor.
Olay dört:
Fi dizisi yeni sezona başlıyor. En çok haber olan sahnesi Ozan Güven’le Serenay Sarıkaya’nın öpüşme sahnesi oluyor.
DEVRELER YANIYOR
Türkiye’nin öpüşmeyle bitmeyen bir sınavı var. Bitecek gibi de görünmüyor.
Ama gelinen nokta trajik: İki insanın öpüştüğünü gördüğümüz an evlere, arabalara takılan alarm sisteminin feryat figan çalması gibi bir şey oluyor. Beyinlerdeki devreler yanıyor ve başka bir karaktere bürünüyoruz.
Öpüşmekten, öpüşenleri görmekten nefret eden bir karakter...
O NE DEMEK YAHU
Ben en çok ama en çok Elçin’in sevgilisinin tuhaf savunmasına takıldım.
“Amerika ve İsviçre’de büyümedik” ne demek?
Geçtiğimiz günlerde Erkan Petekkaya da Sinan Akçıl’la olan fotoğrafı üzerine bu tarz bir savunma yapmıştı: Burası Paris değil.
Buranın ‘oralar’ gibi olmadığını hepimiz biliyoruz da, bu tuhaf söylemin sürekli kullanılması şunu zerk ediyor zihinlere:
Buralarda öpüşülmez kardeşim, öpüşenler de affedilmez, öpüşene tuhaf tuhaf bakılır, ayrıca öpüşene sataşmak serbesttir.
BU DA MANASIZ
Bak işte, öpüşen çiftin uçağında olaya tepki gösteren yolcular şöyle demiş:
“Burası Bodrum uçağı, insanlar öper de sarılır da...” Hoppala! Bodrum uçağında sevgi göstermek serbest de, Van uçağında yasak mı yani? Bu düşüncenin “Buralar Amerika değil paşam” cümlesinden ne farkı var şimdi?
SON SÖZ
Tamam, çocuklarının önünde öpüşmekten kaçınan ebeveynler diyarındanız ama kimse kimsenin öpüşmesine de kafayı takmazdı. O gizemli kibar hal bitti. Öpüşmelere giderek daha çok takıntılı olduk. Çok ürkütücü.
Röveşata talihsizliği
Balona röveşata atarken önünden geçtiği Ankara’daki dükkanın kamerası onu çekiyor.
Dükkan sahibi görüntüleri çok seviyor sosyal medyasına koyuyor.
Videodaki genç bir anlığına ünlü oluyor.
Sonra dükkan sahibini gencin abisi arıyor, “Kardeşim kayıptı” diye.
Sonunda röveşata kahramanı genç, “Kayıp değilim, ailemle görüşmek istemiyorum” diyor.
Resmen film gibi hikaye!
Bir röveşata talihsizliği mi yoksa sosyal medyadan kimsenin kaçamayacağının ispatı mı?
Darısı Edhem’le Tanem’e
Şeyma Subaşı kendisi hakkında organize bir şekilde hakaret yorumu yazanları yakalatınca rahatladı ve Instagram’ını yorumlara açtı.
Çok güzel.
Ama haberlerdeki şu ayrıntı çok abartılı değil mi?
Yorum yazanlardan biri yurtdışındaymış.
O kişiyi yakalamak için Interpol bile devreye girmiş.
Bu hızlı adaletin darısı Edhem Dirvana-Tanem Sivar çiftinin başına...
Malum, köpeklerini öldüren, onları silahla taciz eden kişi hâlâ serbest. Interpol bile devrede değil.
Paylaş