Paylaş
Ofis civarında sağlı-sollu bir sürü kafe var.
Hepsinin ortak noktası aynı: Nargile, tavla, okey, büyük plazma ekranlarda izlenen maçlar ve ekseni politika olan koyu sohbetler...
Bu modern kıraathanelerden biri de Tigris.
Tigris, Ermenice “kaplan” manasına geliyormuş.
İki katlı Tigris’in ilk katında tavla oynayanlar yoğunlukta.
İkinci katı ise bir okey cenneti. Okey taşlarının “şak şak” seslerini duymayalı epey olmuştu, neredeyse oturup okey oynayacaktım. Tuhaf bir duyguydu...
Yine Ofis civarında Best diye bir restoran var. şehrin doktoru, avukatı, rektörü; yani Diyarbakır’a çalışmak için gelen kesimi buraya geliyormuş yeme-içme için.
Çok özellikli bir yer değil. Ama pazar kahvaltılarında (onlar da “brunch” diyor aslında) burada toplanmak hayli modaymış...
Suriçi’ne doğru yürürken Gazi Caddesi’ndeki kasetçilerden bol bol rap müzik sesleri yükseliyor; Kürtçe rap.
Eğer trend arıyorsak, Diyarbakırlının son trend dalgası esas bu.
Kürtçe rap hızlı bir yükselişte sokaklarda...
“SOSYAL HAYAT İÇİN AÇILIM ŞART!”
Zeynaz, Diyarbakır’ın türkü barlarının dışında kalan modern barlardan biri.
İki yıldır açıkmış.
Türkü barların ağır havası yok Zeynaz’da. Küçük bir pub gibi
Zeynaz’ın sahibi iki kardeş; Yusuf ve Hüseyin Akgün.
İki kardeşin anlattıkları dikkat çekici:
“Zeynaz gibi barlar Diyarbakırlı için yeni bir alışkanlık. Aslında bu tür yerler çoğalmalı, çünkü ihtiyaç var. Ama mekanlara giden kadın sayısı hâlâ az.
O yüzden kavga çok çabuk çıkıyor.
Bir yandan da açılımın bir an önce yapılması, yani açılması lazım!
Diyarbakırlının rahatlaması ancak bu şekilde olacak. Yoksa böyle devam eder buradaki sosyal hayat, hiçbir zaman gelişmez”.
ASMİN’DE SABAHA KADAR DANS...
Akgün kardeşlerin sahibi olduğu bir diğer mekan ise Asmin adlı kulüp.
Kürtçe “gökyüzü” anlamına geliyor.
Asmin sabah beşe kadar açıkmış. Buraya “güneydoğu’nun sabaha kadar açık tek kulübü” diyorlar. Yedi yıldır açıkmış.
Ben Asmin’e girdiğimde içeride göz gözü görmüyordu.
Hani çok çok eskiden diskolarda sis makinesi çalıştırırlardı ve göz gözü görmezdi ya sisten. ışte Asmin’in ortamı da aynen öyleydi.
Önce yoğun sisten hiçbir şey göremedim, sonra gözlerim insanları seçmeye başladı: DJ’in çaldığı yabancı pop müzik eşliğinde danseden Diyarbakır’ın “artık
eğlenmek isteyen” gençlerini gördüm.
PARK DİCLE’DEKİ ZÜMRÜT’ÜN ÖĞRETMENLİK HAYALİ
Ve Park Dicle...
Dicle Nehri kenarındaki Park Dicle birçok Anadolu kentinde benzeri olan şarkıcılı bir restoran.
Sahibi Selahattin Yıldırım bir yandan tesbihini hızlı hızlı çekerken bir yandan da anlatıyor: “Multi milyoneri de gelir buraya, avukatı, doktoru da...
Ama sanayisi gelişmemiş, hayat kadını olmayan yerlerde eğlence hayatı kötüdür, Diyarbakır’da da öyle.
Bu yüzden buranın yerlisi eğlenmek için Antep’e, Mersin’e gider.”
Biz bu ilginç sohbete devam ederken sahneye Zümrüt çıkıyor.
Zümrüt hem yırtmaç hem de göğüs dekolteli kıyafetiyle gerçekten de zümrüt gibi bir kadın... Sesi Ebru Gündeş ayarında, tok tok.
Programına ara verdiğinde Zümrüt’le konuşuyorum.
Meğer öğrenciymiş, Türk dili ve edebiyatı okuyormuş.
“Edebiyat öğretmeni olacağım” diyor Zümrüt, “Sahneye devam etme niyetim yok”.
“İstanbul’a gelsen star olursun” diyorum Zümrüt’e.
“Yok” diyor, “Oralarda hiç gözüm yok, Anadolu şehirlerinde şarkı söylemek daha iyi”.
11 GÜNLÜK SİSTEM
Zümrüt ve benzeri şarkıcıların ilginç bir çalışma sistemi var.
Mesela bir şehre gelip bir mekanla anlaşma yapıyorlarsa, bu anlaşma en az 11 gecelik oluyor. Neden en az 11, orası belli değil.
Eğer mekan şarkıcıdan memnun kalırsa bu süreyi uzatabiliyor.
Değilse, şarkıcı başka bir şehrin başka bir mekanında alıyor soluğu...
BURASI KONYA...
ALİŞ’İN EDEPSİZ TONUNA ALIŞKINLAR
Konya’da herkes Aliş’i konuşuyor, “Mutlaka gitmelisin” diyorlar.
Gece yarısı saat 12’yi geçerken gidiyorum Aliş’in çıktığı Ella adlı kulübe.
Aliş hem şarkı söylüyor hem de arada açık saçık espriler patlatıyor. Huysuz Virjin’in daha da müstehcen versiyonu Aliş.
Mesela Diyarbakırlı bir müşterisine “Kürtcell hoş geldin!”.
Kimse kızmıyor, öfkelenmiyor Aliş’e. Herkes gülüyor.
Aliş yıllardır Konya’daki mekanlarda sahne alıyor.
Peki Konya’nın muhafazakârlığı konusunda ne düşünüyor?
“Konya dışardan öyle görünür. Ama içine girdiğinizde o kadar muhafazakâr değildir. Burada çok iyi bir eğlence hayatı var”.
KONYA’NIN PAVYONUNDA ÇAY İÇTİKTEN SONRA...
Aliş benzeri bir şarkıcı daha varmış, Korci.
Onun da Rixos’ta sahne aldığını öğreniyorum.
Ama benim geldiğim gece programı yoktu Korci’nin, maalesef onu kaçırıyorum.
Aliş sonrası Cadde diye bir pavyona da gittim Konya’da.
Şehrin göbeğinde, McDonald’s’ın hemen üstünde. Hani Star Wars serisinin ilk filminde içeride binbir türlü canlının yiyip içip eğlendiği bir bar sahnesi vardır ya.
Cadde’nin ortamı da aynen öyleydi.
Birbirinden ilginç insanlar; konsomatris kadınlar, ağır abiler, masaları dolaşarak dans eden dansöz kız... Bir pavyon raconu olarak çayımı içip yarım saat sonra
Cadde’nin fantastik ortamını son sürat terk ettim.
YARIN
Gazi-antep’teki Garaj’da eller havaya!
Ve Adana: The North Shield burada çok değerli... Gençlerin esas tutkusu ise Kırmızı ve Lava...
Paylaş