Paylaş
“Vavien”le her şey değişti.
Film, Türk aile hayatını o kadar çarpıcı ve abartmadan ve gerçekçi anlatıyor ki...
Bir tür yerli “Amerikan Güzeli”. Hani Kevin Spacey’li meşhur film.
“Vavien”i izledikten sonra “Evet, işte bu” diyorsunuz.
Peki neler “işte bu” olanlar? O kadar çok ki, buyrun:
Türk ailelerinde herkes her şeyi birbirinden gizler.
Ama aslında gizlenen sırlar bütün aile tarafından da bilinir. Gel gör ki kimse bildiğini belli etmez, öyle yaşamaya devam eder.
Bu ilginç kısırdöngü böyle devam eder. Kuşaktan kuşağa aktarılır.
Türk ailesi için pikniğe çıkmak önemli bir ritüeldir.
Güzel pazar havalarında pikniğe çıkar aileler. Oğlan çocukları futbol oynar. Kızlar annelerine yardım eder.
Anneler piknikte de çok çalışır. Patatesleri, domatesleri onlar soyar, yemeği onlar hazırlar. Piknik pisliğini de onlar temizler. Babalar bir köşede diğer babalarla ya içer ya da kendi sırlarını konuşurlar. Aslında piknik, ailelerin yalancı mutluluğunun açık havada gezdirilmeye çıkarılmış halidir. Herkes biraz hava(sını) alır.
Türk ailelerinde kimse kimseye sevdiğini söylemez. Sevgisini belli edemez. Ediyorsa da sebebi vardır. Genelde utanılır sıkılınır. ıçe atılır.
Türk ailesinde seks de bir problemdir her zaman. Bu da asla dile gelemez.
Uzatmaya gerek yok, Türk ailesi bir kara kutudur aslında. Çözmek zordur, dışarıdan bakınca içeride neler oluyor pek anlamazsın.
İçine girince de olan bitene inanamazsın. şaşırırsın.
Engin Günaydın’ın senaryosunu yazdığı, Yağmur-Durul Taylan kardeşlerin yönetmenliğini yaptığı “Vavien” bu kara kutuyu açmış.
Acayip başarılı bir şekilde.
Filmin her sahnesi malum kara kutuya bir anahtar niteliğinde.
Binnur Kaya ve Engin Günaydın bilinen dizi karakter-lerinin dışına çıkıp çok çok iyi oynamışlar.
Ama bu iki ismi Burhan ve şahika’dan ibaret sananlar biraz zorlanabilir filmde. Çünkü film komedi değil (yine de filmi sinemada izlerken bazı seyirciler durup dururken Engin’e güldüler mesela. Oysa gülünecek bir şey yoktu. Hâlâ zihinlerde bir Burhan Altıntop refleksi var galiba).
Ne diyeyim, son zamanların en etkileyici filmi “Vavien”.
Gidin, elektrik çarpmış gibi oluyorsunuz hafiften...
Yılın en iyileri mi dediniz?
Hiç sokağa çıkmadan, gezip görmeden, sokağın nabzını tutmadan yapılan “yılın en iyileri” listeleri biraz komik oluyor.
En son bir hafta sonu ekinde vardı. Yılın en iyi 10 mekanını seçmişler.
İlk sırada Lucca var mesela. En iyi oluşuna sebep olarak da, içeride yaşanan kavgaları göstermişler! şaka gibi. Dalga mı geçiyorlar?
Bir mekan ne zamandan beri bu yönüyle “en iyi” sıfatını hak eder oldu? Lucca’ya da hakaret bu.
Liste devam ediyor. Joke Perestroyka da listede.
İyi de orası yıl bitmeden kapandı, dekorasyonu değişip Al-Jamal oldu.
Farkında değil misiniz? Ayakta mı uyuyorsunuz?
Sonra The House Café konmuş listeye. House Café’nin bu yılki en iyi başarısı Galatasaray’daki şubesinde yapılan cumartesi partileri oldu.
Onun dışında yemeklerinden şikayet eden arttı.
Bir şubesinin iyi, diğerinin kötü olmasından dem vuran oldu.
Sokağı yakından takip etmiyorsan liste miste yapmayacaksın işte.
İnandırıcı olmuyor. Havada kalıyor bir şeyler.
Bu yüzden, hiç sevmem ama yılın en iyisi değil de, en yaşayan/popüler mekanlarını listelemeye karar verdim.
Bugüne sığmadı ama çarşambaya geliyor, ısrarla bekleyiniz ya da kapıda kalınız...
Sigara yasağında kırılma noktası
Birkaç haftadır böyle. Bir kırılma noktası oldu.
Geceyarısı olunca birçok mekanda yavaş yavaş sigara tüttürülmeye başlanıyor.
Ve zincirleme halinde “herhalde burada yasak yok” diye düşünmeye başlayan herkes sigara içmeye başlıyor.
Ya da diyelim ki bilmem ne partisi var mekanda. “Özel davet nedeniyle bu gece içebilirsiniz” diyor işletmeci. Hayda! Ne ilgisi var?
Kulaktan kulağa yayılıyor mekanda bu.
Millet de püfür püfür içmeye başlıyor.
Bu yüzden uzun bir aradan sonra geçenlerde ilk kez üstüm başım sigara koktu, eski günlerdeki gibi...
İyiydiler...
Wallpaper dergisinden ödüllü, memleketin en şöhretli mimarlık şirketi Autoban’ın (bakınız: The House Café’lerin dizaynı onların eseri) Tepebaşı’ndaki yeni ofislerinde cumartesi gecesi verdikleri parti...
Ofis bir anda kulübe dönüştü, az ilerisindeki meşhur kulüp 11.11’i aratmadı. Haluk Akakçe geç saatlerde yine kadın korumasıyla partiye geldi. Teoman da geç saatte uğrayanlardandı. Partinin diğer ünlü siması da “Ezel”le yıldızı yeniden parlayan Yiğit Özşener’di.
Bige Tınaztepe’nin yıllardır çektiği en güzel ve matrak gece hayatı/partileme halleri fotoğraflarını Blackk’te sergilemesi...
Bige’yi kısaca tanıtayım. Siz bir partide eğlenirken birden yanınıza gelir, şıkırtılı elbisesi ve topuklularıyla. Gülümseyerek fotoğrafınızı çeker bir anda. Sonuç şahanedir. O andaki gibi çıkmışsınızdır. Pozsuz, doğal ve komik...
Paylaş