Paylaş
Misal: Pazar gecesi saat 23.00 dolaylarında taksisine bindiğim şoför ve ben! Önce, “Pazar gecesi bu saatte ne trafiği yahu” diye küçük harflerle söylendim.
Şoför bey de aynı hissizlikle, “Bugün hava güzeldi ya abi, herkes dışarıdaydı ondan herhalde” diye yanıt verdi.
Trafik meselesini çekilir bir hale getirmeyi başaranlar da var tabii.
Geçenlerde bir kadın arkadaşım laf arasında sayıkladı.
Tanıtayım: Kendisi Anadolu-Avrupa yakası arasında sürekli mekik dokuyan bir İstanbul uzaylısıdır.
Bir gün yine köprü trafiğinde burnunda solurken ve sıkıntıdan sosyal medyadaki like’larına bakarken dikizlendiğini hissetmiş.
Yan tarafındaki araba tarafından!
Arabadaki orta yaşlı iki beyefendi bizimkine bayağı bayağı gülümseyerek bakıyormuş.
Ama öyle rahatsız edici bir şekilde değil, gayet beğeni dolu bakışlarla. Bol like’lı yani.
Bizimki yüz vermemiş, oralı olmamış, trafik biraz ilerleyince zaten birbirlerini kaybetmişler.
Ama iki dakika sonra trafik yine tıkanmış ve sürpriz:
Kucağına bir adet gül fırlatılmış!
Yine o araba ve tabii o iki adam tarafından...
“Yolda çiçek satanlar vardı, herhalde gülü onlardan almışlardı. Ne yalan söyleyeyim, çok hoşuma gitti aslında. Ama ben gülümseyip yoluma devam ettim” diye hikayesini sonlandırdı arkadaşım.
Dalga geçtim tabii, “Çok sıkıcı bir son, bu ne böyle?” diye diye...
“O zaman bir kız arkadaşımın başına geleni anlatayım sana” dedi.
“Anlat” dedim, “Neymiş?”
Anlattı ve anlattığı bu trafik flörtüne şapka çıkardım.
“Vay be!” dedim, “Çok zekice!”
Hazırsanız, o da bir sonraki yazıda...
Bu kez atılan gül filan değil!
Olay Bağdat Caddesi’nde yaşanmış.
Yine trafikte. Yan yana düşen iki otomobil.
Bu kez fırlatılan gül mül değil, bir cep telefonuymuş arkadaşlar!
Arabadaki adam gayet rahat bir şekilde cep telefonunu kadının arabasına atmış.
Kadın şaşırmış, “Ne oluyor” demesine kalmadan trafik iki adım ilerlemiş ve adamın arabası önlere geçmiş.
Sonra adamın attığı cep telefonu çalmış.
Kadın açmış.
Adam aynen şöyle demiş: “Telefonumu geri almak için benimle buluşmayı reddetmezsin herhalde!”
Nasıl ama? Adamın planı on numaraymış gerçekten.
Yanında bu iş için iki-üç tane yedek telefon taşıyor mu asıl onu merak ettim.
Düşünsenize, ya karşı taraf “Hadi len!” derse ve telefonu geri vermek için buluşmayı istemezse?
Yine de çok bayıldım bu trafik flörtüne çook!
Bırak da ben karar vereyim!
Bugünkü yazıların konusu farkında olmadan trafikle doldu taştı, sondan bir önceki yazı da öyle olacak.
Kafam böyle tematik kanallar gibi çalışıyor bazen, ne yapayım...
Bu kez romantik bir trafik hadisesi değil söz konusu olan.
Gıcık bir şey.
Geçenlerde başıma geldi.
Anadolu yakasındayım. Taksiye atladım. “Taksim’e gidelim” dedim şoföre.
Beş dakika sonra ufukta uzayan trafik kuyruğunu görünce şoförden şöyle ısrarlı bir teklif geldi:
“Ben sizi en iyisi vapura filan bırakayım, daha hızlı gidersiniz?!”
“Yoo, boşverin” desem de nafile, sürekli aynı teklifte bin ısrar, hani neredeyse beni zorla indirecek adam.
Tamam, bir yandan söylediği mantıklı.
Ama bunu ben düşüneyim ve kararı kendim alayım değil mi?
Belki de taksiyle bir saat daha geç karşıya gitme kararını almış olarak vapurda başıma gelecek bir şeyden kendimi kurtarmış oluyorum.
Ya da vazgeçiyorum o seçenekten.
Dediğim çıktı
Ocak ayında yazmıştım, Mykonos’un ünlü mekanı Nammos, Bodrum Mandarin Oriental Otel’de açılabilir diye.
Ama son dakikaya kadar hâlâ net değildi bazı noktalar.
Ve işte dediğim/yazdığım çıktı:
Nammos&Mandarin işbirliği açıklandı.
Ama bu yaz değil, önümüzdeki yaz açılacak Bodrum Nammos.
Bu yaz ise ramazan sonrasında yapılacak çok özel bir partiyle bu işbirliği kutlanacak.
Bu özel partiye Nammos’un ortağı ve baş şefi İbrahim Sammy de katılacak ve o gece konuklara çok özel yemekler sunulacak.
Paylaş