Toplum sağlığı açısından sakıncalı yazı

Başlıktaki gibi uyarımı yapayım: Bu yazı toplum sağlığı açısından sakıncalı olabilir. Çünkü sevgili Osman Müftüoğlu öyle diyor.

Haberin Devamı


Mesele şu:
Fatih Çekirge Netflix dizilerindeki eşcinsel öykü ve karakterler üzerine bir yazı yazdı.
Netflix hayranı bir “dostunun” şu uyarısına kulak verdiğini belirterek: “Netflix’te eşcinsel içerikli dizi katsayısı birden yükseldi arkadaşlar, farkında mısınız?”
Sonra sözü Black Mirror’ın son sezonunda yer alan “Striking Vipers” adlı bölüme getirdi.
O bölümde de bir eşcinsel aşk olduğunu dile getirip tüm bunların “özendirme” içerdiğini iddia etti.
Konuyla ilgili Ertuğrul Özkök’e görüşünü sormuş Fatih Çekirge.
Özkök, “Katılmıyorum, bu özgürlüktür” demiş.
Osman Müftüoğlu ise yazının başındaki cümleyi sarf etmiş:
“Toplum sağlığı açısından sakıncalı buluyorum.”
Ne yazık ki ben de Müftüoğlu’nun bakış açısını sakıncalı buldum.
Çünkü bir dizide gay karakter ya da gay aşk gösterildi diye kimse kalkıp ertesi gün eşcinsel olmaz. Bu bir tercih değil, yönelim çünkü.
Dizide gördüm, çok özendim, hadi değiş tonton demez kimse yani. Bu da yıllardır yazılıp çiziliyor. Yeni bilgi değil.
Ama nedense bizim hâlâ bu konuda kafamız karışık.
Ya da hâlâ eşcinsellikten korkulduğu için böyle oluyor, ki orası en az bir “Black Mirror” senaryosu kadar karanlık bir hadise...

Haberin Devamı

O iki adam gerçekten gay mi?

“Black Mirror”ın o bölümüne gelince... İzlememişler okumasın, çünkü diziye dair bolca “ipucu” olacak maalesef.
Konu şu:
Bilgisayar oyunu oynamayı seven iki ‘kanka’ yıllar sonra yeniden karşılaşıyor.
Biri diğerine diyor ki, “Bizim yıllar önce oynadığımız oyunun sanal gerçeklik versiyonu çıktı, bir gece oynayalım mı?”
Öteki, “Tamam” diyor.
Ama sanal gerçekliğin sunduğu aşırı gerçekçi hallerden habersiz tabii.
Neyse, oyundaki karakterlerini seçiyorlar.
Biri, kadın dövüşçü Roxette’i seçiyor. Diğeri de erkek dövüşçü Lance’i.
Ve hoop sanal gerçeklik dünyasında pata küte dövüşmeye başlıyorlar. Tekme tokat, havalarda uçmalar filan.
Dövüşün sonunda ise bir an geliyor ve beklenmedik sürpriz: Roxette, Lance’i dudağından öpüveriyor.
Sonrası kırmızı nokta.
İki kankanın o geceden sonra kafası karışıyor.
“Bunu neden yaptık?” diye. Sonunda “Gay olup olmadığımızı anlamamız lazım” deyip gerçek hayatta, bu kez her ikisi de kendileri olarak yani, öpüşmeyi deniyorlar. Ama ı-ıh, bir şey hissetmiyorlar.
İşte bu noktada “Black Mirror”ın ortaya attığı zekice ve asıl tartışılması gereken şey geliyor:
Sanal gerçeklik oyununda biri kadın biri erkek.
Sevişme öyle gerçekleşiyor.
Heteroseksüel bir vaziyet yani. Ama bu sevişmeyi gerçekleştiren, yöneten iki erkeğin zihni.
Bir etiket konulacaksa eğer, bu adamlara hangi etiket konulmalı?
Soruyu sorup yanıtını seyirciye bırakıyor “Black Mirror”.
Biz de bu zeki soruyu tartışacağımıza “Özendiriyor bunlar, bu platform sağlığa zararlı” diye kestirip atıyoruz ya, ona üzülüyorum Afitap!

Haberin Devamı

O dizilerin esas sırrı ne

Peki gerçekten Netflix dizilerinde eşcinsel karakter sayısı arttı mı?
Buna da katılmıyorum.
Netflix’e girdiğinizde nasıl algoritma sizin ilginizi çeken dizileri bulup önce onları önünüze getiriyorsa diziler de benzer bir algoritma üzerine
kurulu aslında:
Çoğu Netflix dizisinde karakterlerin farklı ülke/ırk/din ve cinsel yönelimden olması bu sebepten.
Süpermarket gibi yani.
Her tür çeşide yer vererek her kesimden müşterinin süpermarket raflarında daha çok gezinmesine yol açıyorlar.
Ve raflarda gezinirken bir bakmışsınız bir Arap gençlik dizisine demir atmışsınız ya da bir Latin yapımına.
Ama günün sonunda şu gerçek değişmiyor:
Eğer raftaki ürünü beğenmediyseniz tekrar o ürüne geri dönmüyorsunuz.
Geri döndüğünüze göre demek ki sevdiniz, bağımlılık yarattı.
Yani aslında gay, hetero, siyahi ya da Latin karakterler hep vardı; artmadı.

Yazarın Tüm Yazıları