Paylaş
Beyoğlu’ndaki eski Elhamra Sineması’nın yerinde, bir dönem XLarge, şimdilerde ise Chanta adıyla yoluna gece kulübü olarak devam eden o nefis tarihi mekanda.
Bizde genelde partinin temasına pek uyulmaz, umursanmaz.
Gerçi iyi temalı parti de pek azdır, o başka bir karın ağrısı.
Ama bu partinin teması cazipmiş işte: 1930’lar...
Dönemin havasına uygun bir grup (elektro swing icra eden Alice Francis) sahne almış, mekan da zaten o yılların havasını yansıtsın diye seçilmiş.
Buraya kadar her şey çok güzel.
Ama içeriden çıkanlara bakınca hayal kırıklığına uğruyorsun.
Partinin dönem temasına uygun kıyafetler giyilmediği için.
Bakınız en kabak gibi örnek, Teoman.
Partiyi düzenleyenlere saygı gösterip 1930’lar esintisi taşıyan bir kıyafetle mekana arz-ı endam etmiş Pelin Batu’nun yanında fazlasıyla 2015 model sırıtmış.
Teoman’ı bu partiye hiç almamaları gerekiyordu.
Ama işte öyle yürümüyor işler bizde.
1 saatte 600 bin lira harcamak
Elbette Ebru Gündeş değil bir saatte 600 bin, beş dakikada tüm mağazayı da satın alabilir.
Hatta isterse toptan AVM’yi.
Para onun, ne yapacağına karar verecek olan bizler değiliz.
Ama bu işin zalim bir yönü de var.
Son yıllarda halkın algı bahçesine sürekli bu über pahalı haberlerle imaj ekip duruyor Ebru Gündeş.
Kâh kendisi kâh kocasının coşkulu harcamalarıyla.
Bunun önüne geçemiyor.
Haliyle duygusal şarkıları fonda dönüp dururken akla düşen hep “tamamen duygusal” görüntüleri oluyor.
Klişeler dünyası
* “KONUŞULUYORSA BAŞARILIDIR” CÜMLESİ
Dünyanın en eski klişelerinden.
Bir ürün yayınlanır (film, dizi, reklam) ve hakkındaki olumsuz eleştiriler ağır basar. Sonra şu klişe dala tutunulur: Konuşuluyorsa başarılıdır. Hayır, öyle bir şey yok. Sizi buna kim inandırdı?
Kendi yaşadıklarınız filan mı?
Böyle başarı kriteri mi olur?
* “BUSINESS’TA UÇUYORUM” FOTOĞRAFI
Ekonomide uçan birinin biletini çekip Instagram’a koyduğunu gördünüz mü? Eh, pek sık rastlanan bir şey değil.
Havalı klişe malum: Business koltuk numarasının olduğu biletin fotoğrafını çekip koymak, “bu koltukların efendisiyim/gediklisiyim” imajını elalemin üstüne saçmak. Bunun bir ışık hızı ötesi, yediği business yemeği de fotoğraflamaya doyamamak...
Oysa havalı olmanın/görünmenin başka yolları var.
Bu klişeler çok ama çok eski...
* “YAZ ŞARKISI HANGİSİ?” İDDİASI
Müzik ve medya sektörünün el ele verip yıllardır coşturduğu bir klişe bu: Yaz şarkısı...
Cilalı Serdar Ortaç dönemlerinde (milattan önce beş binler filan) belki böyle bir şey vardı.
Her yaz bir Serdar Ortaç hitiyle, illa ki sağ elle ritim tutularak salınır, gevşerdi ahali yazlık mekanlarda. Ama artık o dönemler geride kaldı.
Yazlar zaten bir tuhaf. Siyasetle karışık. İklim desen, o da öyle... Cıvıl cıvıl yaz şarkısı beklentisi çok eski bir klişe yani.
Sen de haklısın
Cengiz önceki gün Karaköy’de yeni açılan Sofra’ya dair izlenimlerini yazdı.
Malum, hafta başında ben de mekanla ilgili yazmış, olumsuz yanı ağır basan eleştiri füzelerini bir bir ateşlemiştim.
Cengiz benim “Bir tık ötesi düğün salonu” dememin aksine mekanın dekorasyonunu çok şık bulmuş.
Yemekleri de övmüş.
“Bakın bakalım, Onur mu haklı ben mi?” diyerek bitirmiş yazısını. O halde Orhan Baba gibi söyleyeyim:
Bence sen de haklısın Cengiz.
O dekorasyonu çok fazla şıkırtılı, fenalar fenası bulan da çıkabilir (benim gibi), çok hoş bulan da (senin gibi).
Elbette her şey zevkler, renkler, kuşlar, böcekler meselesi.
Beş tık ötesi kelebek etkisi...
Gel gör ki şunda hâlâ iddialıyım:
Sofra’nın bu ‘fazla’ dekorasyonu “Uuaaçç bir Coca Cola” diyerek Hint kumsal halk dansı yapan Özcan Deniz’in durumu gibi:
Hayli eğreti gelin.
Paylaş