Paylaş
Özetle, “Bizi yalnız bırakmayın, gelin ve tatilinize kaldığınız yerden devam edin” diyorlar.
Bu konuda okuduğum en iyi metin Akyaka’nın meşhur işletmesi No22 Riders’Inn’in sahibi Doruk Tirman’dan geldi.
Doruk’un yazısını aynen aktarıyorum:
“Canla başla çalışan, yardım gönderen, süreci izleyip paylaşan, sahada ve saha arkasında destek olan herkesin eline sağlık. Yangınlar henüz bitmedi ama bittiği yerler var çok şükür. Şimdi her şey daha fazla kontrol altında.
Koca yürekli gönüllerimiz var, ama umudumuz her zamanki gibi doğa.
Sizden ricamız her sene yaptığınız gibi bu sene de tatile çıkın.
Muğla hâlâ cennet.
Gelin, keyfini çıkarın, eğlenin, sörf yapın, yelken yapın. Kalan ormanlarımızda
yürüyün, hatta yangına sebebiyet veren çöpleri toplayalım hep birlikte. Müzik dinleyin, müzik susmasın.
Yöre halkı, turizmci ve esnaf için yapacağınız en iyi yardım bu olur.
Hepimizin birazcık olsun gülümsemeye ve eğlenmeye ihtiyacı var”.
Tatile gelenlerle çöp toplama seferberliği
Doruk’un yazısında değindiği çok önemli bir konu var. O da ormanlık alanlardaki çöpler.
Sigara izmaritlerinden pet şişelere kadar türlü türlü çöp atılıyor ormanlık alanlara.
Yıllardan beri bu böyle. Değişmedi, değişmiyor.
Şimdi bu konuda bir seferberlik başlatılmalı.
Mesela işletmeler önayak olsa ve tatil yapmaya gelenleri bir-iki saatliğine yakın mesafedeki ormanlık alanın çöplerini hep beraber toplamaya ikna etse?
Eminim herkes böyle bir temizliğe katkıda bulunmak isteyecektir.
Bir dizi bir de şarkı
◊ Dizinin adı “Lisey’s Story”. 2006’da yayınlanmış bir Stephen King romanından (bizde “Bir Aşk Hikâyesi” adıyla raflarda yerini almış) uyarlanan dizinin başrolünde her daim hayran olunası Julianne Moore var. Partneri ise Clive Owen.
Ne yazık ki ikilinin arasındaki aşk bir türlü inandırıcı gelmiyor dizi boyunca.
Ya da yeterince tutkulu...
Neyse ki hikâye sadece aşka odaklanmıyor. Tıpkı “Stranger Things”te olduğu gibi iki ayrı dünya var. O dünyalar arasında gidip gelmece var. Yanı sıra bolca çocukluk travması.
İzlemesi yer yer zor, hatta uzun sahneleri nedeniyle sıkıcı da olabilen “Lisey’s Story”nin en güzel yanı bana kalırsa bazı nefis fantastik sahneleri, ince ince işlenmiş gerilimi ve sanat yönetimi.
◊ İkilem’in “Kaybolurum Gülüşünde” şarkısını bu yaz o kadar çok duydum ki, şarkıya doydum. Şarkının ilginç bir yanı var. Doğal olarak önce nakaratı tavlıyor. Ama ben nakaratı ilk duyduğumda eski bir şarkı sandım “Kaybolurum Gülüşünde”yi.
Çünkü eskiden dinlediğim birkaç şarkının melezi gibiydi nakaratın genel havası, yürüyüşü.
“En iyi şarkı eski şarkılara benzeyen şarkılardır” demişti zamanında pek değerli bir müzisyen. Sanırım şarkının vuruculuğu ve gönüllerde hızla dolaşıma girmesi en çok bu yüzden.
Paylaş