Secret’tan çok önce çıkmış ve insanları tıpkı Secret gibi hayli etkilemiş bir kitap var: "Tanrılar Okulu".
Hálá etkilemeye devam ediyor olacak ki, kitabın yazarı Stefano Elio D’anna konferans vermek üzere geçen hafta Bahçeşehir Üniversitesi’ne geldiğinde salon tıklım tıklımdı.
Herkes D’anna’nın ağzından çıkanları dikkatle dinledi.
Üstelik kitabın yazarı kendisini ısrarla "tüm sorunların çözümünün kaynağı" olarak görmemesine rağmen...
Peki neler söyledi D’anna? Aslında kitabı okumuşlar az çok tahmin edebilir. Ama hem okumayanlar hem de okumuşların bir kez daha hatırlaması için yazarın incilerini kısa da olsa aktarmakta fayda var.
n Şu anda yaşanan krize benzer krizleri aslında her zaman yaşıyoruz. O zaman sorun ne? Ya biz çok talihsiz bir türüz ya da sorunu ararken yanlış yere bakıyoruz. Bence ikincisi, yanlış yere bakıyoruz.
n Efsanevi bir hikayedir, hep anlatılır. Antik Yunan’da bir mimar kendi inşa ettiği labirentten dışarı çıkmayı bir türlü başaramaz. Çıkması için ne yapması gerekir? Yatay hareket etmesi bir işe yaramayacağına göre dikey hareket etmesi, yani uçması gerekir. Uçması mümkün olmayacağı için asıl yapması gereken düşünce yapısını değiştirmesidir. Bizim beynimiz de böyle işte. Labirent gibi.
n İnsanın içindeki korkular, endişeler, yani psikolojisi, çevresindeki dünyayı yaratıyor. Bu ne anlama geliyor? Şuna: Dünya kirli, çünkü siz de kirlisiniz. Dünyada çatışma mı var? Demek ki sizin içinizde de çatışma var. Zannediyoruz ki biz değişmeden dünya pat diye değişecek. Oysa önce içimizdeki labirenti yıkmamız gerek. Psikolojimizi değiştirdiğimizde dünyanın realitesini değiştirebiliriz.
n Ben de herkes gibiydim. Şanssız bir insan olduğumu düşünüyordum. İki farklı üniversitede okumuştum ama bu eğitim bana bir fayda sağlamıyordu. Ailemde, sağlığımda sorunlar yaşıyordum. Birisi bana kin besliyor diye düşünüyordum. Ve sonunda onunla karşılaştım. Kitapta "Dreamer" dediğim adam. "Neden beni seçtin?" diye sordum ona. "Sen becerebilirsen herkes becerebilir" dedi.
Benim düşündüklerimin tam tersini gösterdi.
n Bana dedi ki, "Gördüğün, duyduğun her şey senin psikolojin. Hayatı nasıl düşlüyorsan öyledir ve sen hep böyle kötü bir hayatı düşledin".
n Psikolojinizi değiştirmeniz için kendinizi kavramanız lazım. Yani: Kendini bil, kendini keşfet, ne için doğduğunu anla...
Mevzular arası trekking
n Okan Bayülgen’in programları artık konuşulmadığı için artık hep kendisi konuşup (yoksa zaten hep öyle miydi?) medyayı meşgul edecek malzemeler veriyor. Bir şekilde gündemi işgal ediyor yani.
En son işte "ekranda dayak" meselesi de buna örnek...
Ama o kadar eski ve sıkıcı bir konu ki artık...
n The Fall Out Boy grubunun gitarcısı, çocuğunu emziren karısının sütünü merak etmiş. Nesini? Tadını tabii. Ve merakından gidip emmiş. "Ekşi bir tadı var" demiş gitarcı. Ne yalan söyleyeyim, bana ilginç, samimi ve seksi geldi. Hatta o tadı ben de merak ettim! Bir başkasına iğrenç ve tuhaf gelebilir tabii. Ama bence her erkek, hatta kadın o bir zamanlar beslendiğimiz sütün tadının nasıl bir şey olduğunu merak edecektir, eminim.
n "Her yerde kar var" misali bu hafta da her yerde erken yılbaşı partileri var. Diğer büyükşehirlerde de eminim benzer partiler yapıyordur, büyük kurumlar ve popüler restoranlar. İstanbul’da bu tür partilerden biri salı akşamı Gümüşsuyu’ndaki Topaz’da yapıldı.
Topaz’ı şimdiye kadar mönüsü de, fiyatları da, kendisi de "hayli ağır" bir restoran olarak bilenler, o gece müziğe, gelen kalabalığa şaşırdı tabii. O gece Topaz, Nu Pera’nın en popüler olduğu zamanlardaki gibiydi... Bence tez zamanda Topaz gece kulübüne dönüşmeli. Mesela sadece hafta sonları. Gümüşsuyu trafiği altüst olur bu sebepten, orası ayrı dava...