Paylaş
Hatta filmin başrolü için Fahriye Evcen ile görüşüyormuş.
Bu gidişle Evcen, Kore filmi uyarlamalarının bir numaralı başrolü olacak gibi...
Ülkedeki Güney Kore etkisi bununla bitmiyor.
Yakında Türkçe pop da bu tsunamiden nasiplenebilir.
Çünkü eylül ayında Koreli popçuların (kısaca K-pop deniliyor) istilasına uğrayacağız.
K-pop icracıları Ülker Sports Arena’da topluca sahne alacak.
Dahası bu organizasyon (kısaca Music Bank in İstanbul) Kore ulusal kanalı KBS tarafından 73 ülkeye canlı verilecek.
Aslında Türk popçuların (kısaca
T-pop diyelim biz de)
bir düşünüp ders alması gereken bir durum.
Beğen ya da beğenme, K-pop denen hadise PSY’ın Gangnam’ı sayesinde esmeye devam ederken bizimkiler burada hâlâ bilmemne sitesindeki dinlenme verileriyle ya da “şu kadar sattık”la filan uğraşıyor, övünüyor.
Çünkü Türkiye’nin ötesini düşünen yapımcı yok.
Bu yüzden en iyisi, en Türk işi pratiği -ülkenin sinema kanadının da öncülük ettiği üzere- bir Kore pop şarkısını alıp Türkçe söz yazmak!
T-pop’un yapıp yapacağı şimdilik budur.
Umarım yanılırım. Günün birinde...
Pazar menüsü
-MEKAN... SushiCo zincirinin ortaklarından Selim Yalın ters köşe yaptı ve döner işine girdi.
Yalın’ın “gurme dönerci” olarak tanıttığı Mecidiyeköy’deki Grillo, ilk bakışta lüks dönerci gibi algılanıyor.
Ama yiyip içtikten sonra anlıyorsunuz ki, fiyatlar uçuk kaçık filan değil, gayet normal kebap restoranları seviyesinde.
Üstelik dönerin binbir çeşidini yapmışlar.
Dönerci damarlara tavsiyedir.
-AKSESUVAR... Birkaç kişide gördüm ve üşenmeyip yanlarına gidip sordum, “Bu gözlükler nereden?” diye.
Spitfire imiş gözlüğün adı. Bilstore’larda varmış.
Şekline şemaline vurulduğum yegane yazlık arzu nesnesidir Spitfire.
Hani hakkında gayet orantısız yazabilirim.
Güneş gözlükçü canlara tavsiyedir.
Kendi cennetinin müziği nasıl yapılır
Bodrum’a gelip de etrafta fazla insan görmeden, plajda gürültülü bir müzik olmadan, alabildiğine sakin ve yeşil bir ortamda güne gün eklemek mümkün müdür?
Torba’da konuşlanmış butik otel Shamana’da gayet mümkün olabileceğini gördüm. Çünkü:
-Burada plaj partisi yoktu. Sadece geceleri uzaktan Türkbükü’nün eğlence gürültüsü arada bir dalga dalga kıyılara ulaşıyordu.
-İyi/güzel/fit görünmek adına plajda ekstra efor sarf eden kadınlar ve erkekler de yoktu.
Herkes (daha çok yabancı müşteri vardı) kendi halindeydi. Rusya’dan kalkıp gelmiş dünya zengini kadın müşterisi de...
-Ve en güzeli: Son zamanlardaki en iyi yoga dersini orada aldım. Bir akşamüstü denize karşı...
Yoga hocası Yücel Şenol’un hikayesi de ilginçti.
Yıllar önce Tanju Okan’ın orkestrasında gitar çalıyormuş Yücel Şenol. Yoğun bir tempo ve gece hayatı içinde...
Bir yurtdışı turnesinde tanıştığı İzlandalı yoga hocası sayesinde ise hayatı değişmiş.
İlk başta yogaya önyargılı yaklaşmış, ama sonra kendini kaptırmış. Hatta Hindistan’a gidip iyice ustalaşmış.
Yıllardır Bodrum’da yaşıyormuş Yücel Hoca.
O gün yoganın yanı sıra bir de chi kung tekniğinden bahsetti bana.
Çin usulü, son derece basit bir meditasyon yöntemi.
Kulaklarınızı avuç içiyle, parmaklarınız kafanızın arkasına gelecek şekilde kapatın.
Ve parmaklarınızla başınıza vurmaya başlayın. Kendinize göre bir ritim tutturun ve bunu yaklaşık bir dakika yapın.
Çinliler bu tekniğe, “kendi cennetinin müziğini yapmak” diyorlarmış.
Paylaş