Paylaş
Dalıyorum, çünkü bu dünya başka bir dünya. İlişkiler ağı, kullanılan dil, insanların hal ve tavırları/giyim kuşamları başka, bambaşka.
Ya da onlar normal ben uzaylıyım, bilmiyorum.
Sonuçta izlenimlemek, bu siyasi gezegene bir astronot gibi inip gözlem yapmak benim için ilginç ve çok acayip bir deneyim.
O zaman daha fazla uzatmadan (alo Houston, sesim geliyor mu?) pazartesi gecesi Conrad Otel’de AKP’nin Beşiktaş adayı Sibel Çarmıklı için verilen sosyetik kampanya yemeğine bağlanıyorum.
Bağlantı öncesi de Çarmıklı gibi bir ismin AKP’den aday oluşunun cemiyet nezdinde hâlâ şaşkınlık yarattığını ama kendisinin bu soru işaretlerini cumartesi günkü Ayşe Arman röplemesinde yanıtladığını altyazı geçiyorum.
Şimdi biz Conrad’da o gece neler olup bittiğine bakalım:
KANYON’A GİRMEK BİLE DAHA ZOR YAHU!
Başbakan da yemeğe katılacağı için o klişe deyimle genişşş güvenlik önlemleri alınmıştı etrafta. Dedim ki içimden, “şahane! Saatlerce aranıp taranacağız”.
Ama o da ne! Hiç de öyle olmadı, sıfır aranmayla girdim otele. Üstelik kimseler, “Kardeşim hoop sen kimsin” bile demedi. Lönk diye girdim balo salonuna ve yerime oturdum.
Bilen bilir, Kanyon’a girişte bile daha fazla aranırsınız.
Öyle ki, delirtirler adamı. “Beyefendi hâlâ dıtlıyorsunuz, bir daha geçin” derler. 10 kere güvenlikten geçersiniz. Bu yüzden, o gece davetli olmayan bile çok rahat girerdi içeriye.
Nitekim girmiş de galiba. 400 kişi davet etmişler. 800’e yakın insan gelmiş. Birçoğu ayakta kaldı. Bazıları da bilerek ayakta kaldı! Çünkü Başbakan gelirken karşılamak istediler. Tam onun geçeceği koridorda heyecanla ayakta durdular. Kimler onlar? Nihat Doğan ve Davut Güloğlu!
Sibel Çarmıklı ismi dolayısıyla ünlü cemiyet simaları ve işadamları oradaydı. Kısaca resmi geçit yapalım: Leyla Alaton Günyeli, Siren Ertan-Gökhan Çarmıklı, Begüm-Adnan şen, Galya Garih, Esra Oflaz, Alev Törüner, Nedret Taciroğlu, Serdar Bilgili, Faruk Süren gibi isimler... Bir de sanat camiası denen okyanustan damlalar: Petek Dinçöz-Can Tanrıyar, Behzat Süheyl Uygur, Hakan Peker, Metin Özülkü, Vatan şaşmaz, Gökhan Tepe.
FERHAT GÖÇER BAŞBAKAN’LA NE KONUŞTU
Ferhat Göçer gecenin en hızlı ünlüsüydü. Başbakan salona geldikten 10 dakika sonra içeriye müthiş bir hızla girdi. Korumalar kendisini Başbakan’ın masasına götürdü. Emine Hanım ve Tayyip Bey’le iki dakika konuştu ayaküstü Göçer ve yine aynı hızla salonu terk etti.
Salonda tam yemek daveti başladı, 15 saniyelik de olsa elektrik gitti geldi!
Evet bildinizzz, yemekte alkol yoktu. Bize servis yapan garson bile “Ne bekliyordunuz ki?” dedi. Portakal suyuna talim ettik, o da berbattı.
Başbakan 35 dakika filan konuştu, ben çıkarken hâlâ konuşuyor, sorulara yanıt veriyordu. Çocukluğumdaki ıcraatın ıçinden yayınlarını anımsadım.
Erdoğan’ın konuşmasında, salonda bulunan Yahudi cemaatine yönelik “iyi niyet” mesajları gözden kaçmadı (Misal: Türkiye’de ilk kez bir Başbakan’ın hahambaşını ziyaret ettiğini söylemesi, Galataport projesinin Yahudi işadamına verileceği dönem yapılan eleştiriler üzerine “Paranın dini olmaz” lafını etmesi).
GÖZ KONTAĞI KURMAK BİLE YETERLİYMİŞ!
Yanıbaşımda oturan bir medya yöneticisi, “Buraya gelenlerin çoğu Başbakan’a görünmek için gelmiş, onunla bir göz kontağı kurmak bile onlar için yeterlidir” dedi. Ne zor bir hayat bu böyle! Mesela eşlerini arayıp şöyle haber mi veriyor bu adamlar: “Karıcım tamam göz kontağı kurdum, Başbakan da beni anımsadı galiba. Tamamdır bizim iş”.
Gecenin en şık kadını Begüm şen ve Alev Törüner’di. Gözlerim Eda Taşpınar/Ivana Sert ve Deniz Berdan üçlüsünü aradı ama bulamadı.
Onlar da gelseydi ortam daha bi gökkuşağı gibi olurdu diye düşünüyorum.
Sonuç? Bu siyasi ortamlar insanı kendine dönüştürüyor. Neden?
Herkese ekstra bir ciddiyet geliyor. Kimse eğlenmiyor. Başkalaşıyor. Gözlerden çıkar akıyor, filan.
Paylaş