Paylaş
“BEN DE VARIM” DURUMU
İki yakın arkadaş laflıyorlar. Derken yan masada oturan kişi, arkadaşlardan birinin tanıdığı çıkıyor.
Selamlaşılıyor, “naber nasılsın” diye filanlaşılıyor.
Sonra muhabbete devam ediliyor. Daha doğrusu edilemiyor. Çünkü yan masada oturan kişi zırt pırt lafa giriyor, sohbeti bölüyor.
Çünkü yalnız, çünkü sıkılıyor, çünkü ilgi bekliyor. Karşısındakiler onu dinlemese de konuşmak istiyor.
Herkes gibi. Belki hepimiz gibi.
“Ben de varım” durumu, tam da bu oluyor. Çok ama çok can sıkıyor.
“ASLINDA KİM KİMİNLE İLGİLENİYOR” DURUMU
Kalabalık bir arkadaş grubu. Herkes birbirini tanımıyor. Kimisi o gece tanışmış. Kimisi de eski arkadaş.
Hep beraber eğlenmek için dışarı çıkılmış. Popüler bir mekandalar. Derken gruptaki kadınlardan biri, yeni tanıştığı adamın konuşurken direkt göğüslerine baktığını fark ediyor.
Hemen bunu gruptaki erkek arkadaşlarından birine iletiyor, “Galiba benimle ilgileniyor bu adam. Ama benim hiç tipim değil” diye.
Arkadaşı onu şaşırtan bir yanıt veriyor: “Benim de öyle! Geldiğimizden beri beni de kesiyor çünkü. Ne iş bu adam?”
“KADIN KADINA” DURUMU
En az üç-dört, en fazla da altı-yedi tane kadın. Toplu halde gezip eğleniyorlar. Üstelik hepsi yakın arkadaş filan da değil. Ama bu çok önemsenmiyor.
Önemli olan “topluca gezmek” işte.
Böyle “toplu” gezmeleri daha çok erkekler yapardı.
Ama şimdi olay tersine döndü. Erkekler ya tek tabanca ya da sadece bir yakın arkadaşıyla gezip tozuyor.
Kadınlar ise gruplar halinde dolaşıyor ve bu yüzden hangi mekana girerseniz girin, kadınların sayısı daha fazla görünüyor erkeklerden.
En son bunlar oldu
69’LUK BABAANNENİN DJ’LİK PERFORMANSI
Ruth Flowers, nam-ı diğer Mamy Rock, torunu sayesinde DJ olmuş 69 yaşında bir müzik delisi. Aynı zamanda -kabul etmek gerekir ki- şahane bir pazarlama harikası.
Janjanlı kıyafetler giyip dev siyah gözlüklerini takarak DJ kabininin başına geçen Mamy Rock’ın tek boş günü yok!
Yaşıtları evde örgü örerken o ülke ülke gezip DJ’lik performansını sergiliyor. Süper babaannenin son durağı yeni açılan Marmara Forum’un şık terasıydı. Burada her hafta sonu yapılacak teras partilerinin ilk konuğuydu Mamy Rock.
Öyle “oldies” filan da çalmadı, gayet sıkı elektronik müzik yaptı. Deniz Murathanoğlu’yla beraber ağzımız açık bakakaldık.
Acaba kabindeki yaşlı maskesi takmış genç bir DJ miydi yoksa önyargı hakikaten insanı sınırlayan bir şey miydi?
HOMOHOBİ’NİN DJ’LİK PERFORMANSI
Bir DJ’lik performansı daha. Bu kez söz konusu muhterem sosyal medyada “homohobi” nickname’iyle tanınan Murat Renay.
İlk kitabı “Söylen-meyen”le dikkatleri üzerine çeken yazarın Hayal Kahvesi Bistro’da çaldığı eski-yeni Türkçe pop şarkılar geceye neşeli başlamamıza vesile oldu. Kendisi -arada çaldığı yabancıları tamamen ayıklarsa- pekala bu “söylenmeyen” TR pop performanslarına tam gaz devam edebilir.
Dünya aynı, bir de Bodrum
Dünyada her şey aynı, artık çok sıkıldık.
Bunu ben değil, trend analisti Slyvie Maysonnave söylüyor. Cumartesi ekinde Sibel Arna’ya verdiği röportajda.
Yeni ve çok çarpıcı bir tespit değil elbet.
Ve Maysonnave bu lafı daha çok moda/tasarım alanına yönelik sarf ediyor.
Ama ne fark eder, gerçekten öyle vaziyet.
Her şey, her zaman çoğunlukla aynı.
Mesela her yaz başı tekrarlanan sonu gelmez “Bodrum bomboş, işletmeci kan ağlıyor, sezon açılmamış” şikayetleri, yazıları.
Kendimi bildim bile bu Bodrum hep böyledir zaten.
Sezon bir türlü açılamaz.
Tam açıldı derken de yaz biter. Çok aynı yani, çok...
Dindar ve Dilber
Uydurukçu’daki “Teras” hikayesine “Yok artık!” diye özetlenebilecek tepkiler almıştım.
Oysa Dindar ve Dilber’in hikayesi çok daha “yok artık”lık.
Onlar kim mi? İsimleri üç gün (hatta üç saat) sonra unutulması muhtemel üçüncü sayfa kahramanları...
Yaşadıkları tam filmlik: Dindar ve Dilber evli bir çift.
Aralarına başka adamları da katarak grup seks yapmaya başlamışlar.
En son yaşadıkları grup olayında ise Dilber, Dindar’ı yatağa almak istememiş.
Karşısındakiyle birebir sevişmek istemiş.
Dahası, Dindar’ı en hassas yerinden vurmuş.
Cinsel organını “küçümsemiş.”
Gerisi malum: Dindar, Dilber’i bıçaklamış.
Üstüne bir de “oysa ben karımı seviyordum” demiş.
Bizdeki sevmelerin bu denli uçlarda savrulup duruyor olması herhalde değişmeyen, aynı olan tek şey.
Anladınız, trend analisti Sylvie’nin lafına geleceğim yine:
Dünyada her şey aynı, Türkler’in “seviş” biçimi de...
Paylaş