Paylaş
Sonunda Serenay Sarıkaya da Türklerin detoks merkezi haline gelen buraya gitmiş.
Peki bu merkez neden bu kadar çok insanı çekiyor?
Sadece günlerce aç bırakıp kilo verdirdiği için mi?
Gidenlerden gördüğüm ve duyduğum kadarıyla herkesi etkileyen en önemli şey şu kinesiyoloji kas testi. Ama şu bilindik testten bahsetmiyorum. Hani ayakta duruyorsun. Bir kolunu kaldırıyorsun.
Doğru yanıtlar verdiğinde kolun güçlü duruyor, direniyor.
Ama yalan bir yanıt verdiğinde kolun zayıflayıp düşüyor.
Mayr’daki testte dilin üzerine günlük hayatta yenilen besinlerin tozlarını koyuyorlar.
Bunları emdiğinizde kol ve bacak kaslarının nasıl tepki verdiğini ölçüyorlar. Güçlü ve zayıf tepkilere göre de neyi rahatça sindirip neyi sindirmekte zorlandığınız ortaya çıkıyormuş.
Sadece bu test değil elbet, damardan antioksidan takviyesi alan da çok burada...
Bu tip sağlıklı yaşam klinikleri artık günümüzün hayli trend bir gerçeği onu anlıyorum da, anlamadığım şu:
Türkiye’ye dönülünce ne yapılıyor?
Orada öğrendiğin beslenme tarzıyla hayatına burada devam etmek ne kadar mümkün?
Bana imkansız gibi geliyor da...
Ne dersin Serenay?
Kendi kendine konuşanlardan mısınız?
Kendi kendine konuşmak bir delilik belirtisi midir?
Arada bir kendi kendine konuşan biri olarak bu konuda görüş belirtme hakkına sahibim sanırım:
Hayır arkadaşlar, değildir (rahat olun)...
Hatta bu konuyla ilgili yeni birkaç araştırma okudum.
Kendi kendine konuşmanın zarardan çok yararı varmış:
Hafızayı güçlendirmek, güveni artırmak, konsantrasyonu sağlamak filan gibi...
Hatta yurtdışında bazı eğitim koçları girişimci adaylarına “kendi kendine konuş, iyi gelir” önerisinde bulunuyormuş.
Sunum için müşterisine gitmek üzere olan stresli reklamcıya da verilen tavsiye buymuş: “Kendi kendine yüksek sesle sunumu anlat, ki sunumun daha akıcı geçsin...”
Tamam, şu da bir gerçek:
Kendi kendine konuşma olayını abartıp sosyal hayattan tamamen koparsanız, o zaman durum başka bir yere doğru evriliyor.
Kendi dünyanızda yaşamaya başlıyorsunuz ve tabii oralar riskli sular...
Ama gün içinde arada bir kendi kendine konuşmak, bir arkadaşımın pek tatlı deyişiyle “kendinle toplantı yapmak” aslında iyi bir şey. Korkutucu değil.
Peki ben hangi durumlarda kendimle konuşuyorum?
- Kafamda çok fazla düşünce dolandığında...
- Stresli olduğum anlarda...
- Yol, sokak, yani adres bulmaya çalışırken...
O bir trans model
Laith Ashley...
31 yaşında bir trans model.
Vogue’dan GQ’ya birçok derginin moda çekiminde yer aldı, defilelerde boy gösterdi.
Halen de işine tam gaz devam ediyor.
Bu yakışıklı ve fit adamın fotoğraflarına bakınca haliyle gelen ilk tepki şu oluyor:
“Bir zamanlar gerçekten kadın mıydı?”
O da bu tepkiye zaten çoktan alışmış. Röportajlarında söylüyor.
Laith ya da eski adıyla Ashley De La Cruz, transfobiklere karşı keskin bir mesaj aslında:
Bazı insanlar yanlış bedende doğar ve bir an önce kendilerini bulmaları gerekir. Bunu kabullenin artık...
Paylaş