Paylaş
Uzun metrajlı klip.
Çünkü fonda Sezen Aksu şarkıları var, görüntüde ise bu şarkıların ruh haline göre hiç konuşmadan kah gülen kah ağlayan, yerli kliplerdeki gibi sadece ve sadece rol kesen oyuncular.
Şarkıların ruh haline göre diyorum, çünkü söz konusu hikaye o kadar klişe ve sıkıcı ki:
Kariyer sahibi zengin mutsuz kadın, onun peşindeki işadamı kılıklı duygusuz adam, kadının aşık olduğu bohem ama evli gitarist, amansız hastalık, filan da filan...
Hani onuncu dakikadan sonra olacakları kestiriyorsunuz. Sürpriz yok, şaşırtmaca yok, derinlik/detay hiç yok. Hal böyle olunca sadece Sezen şarkılarına kilitleniyorsunuz.
Ve o şarkıların size hatırlattıklarını... Perdede olup bitenle ilgilenmiyorsunuz.
Hadi hikayenin klişe olmasını bir yana bıraktım, filmdeki "aşk"ı hissetmek bile mümkün değildi yahu.
"Beni Yak Kendini Yak" çalıyor mesela fonda.
Bir şarkıya kulak kesiliyorsunuz bir de görüntüdeki aşıklara bakıyorsunuz. I-ıh olmuyor.
Acıları, şarkıda anlatılan ve çığlık çığlığa şarkıyı söyleyen "o kadın"a göre feci ama feci steril.
Yüzeysel/inandırıcı değil. Aslında bu upuzun klip filmin sorunu da bu:
Şablon hali. Risksizliği. Ruhsuzluğu.
Öyle ki, "Tutuklu" şarkısı çalınırken artık dayanamadım ve filmi beraber izlediğim arkadaşıma şunu söyledim, "Bu şarkının klibi bile daha güzeldi bundan".
Araya zırt pırt giren Erol Günaydın ve Nefise Karatay’lı filmin tek diyaloglu bölümü ise fazlasıyla şiirsel ve felsefi olmaya çalışırken fena halde komik.
Keşke onlar da konuşmasaymış oluyor insan.
Yönetmen Bozkurt, "Farklı bir sinema dili denedim" diyor ama ortaya çıkan iş her gün müzik kanallarında izlediğimiz herhangi bir klipteki kast oyuncularının aşk/entrika/vıcık duygusallık pozlamalarından ibaret. Fark yok yani, "aynılık" var. Fark şarkılarda. Sezen şarkılarında.
Ama o şarkıları da evde dinlerim daha iyi.
Tam önünden geçerken bir baktık ki kapısı açık, hemen daldık içine.
Nişantaşı’ndaki City’s’den bahsediyorum. İki hafta sonra açılacağı duyurulan alışveriş merkezinden yani. City’s’in içi, halihazırdaki alışveriş merkezlerinden daha şık.
Özellikle aydınlatmasına bayıldım. O bembeyaz, klinik aydınlatmalardan eser yok ve sürekli değişiyor ışıkların rengi. City’s’in en güzel yanı ise her katı farklı renge boyanmış otoparkı.
Bir kat turuncu, bir kat yemyeşil. Bence şehrin en seksi otoparkı!
Bu arada, City’s uğruna Teşvikiye Caddesi’nin kaldırımları ve ışıkları baştan aşağı değişiyor.
Paylaş