Şehirden acı-tatlı notlar

Trafik, ama Beşiktaş meydanda olanından. HES kodu, ama metroda yüklenmeyeninden. Yeni menü, uzun süredir gitmediğim bir yerden. Ve yeni bir otelle yeni bir müze, “çok yakında” kategorisinden...

Haberin Devamı

◊ ORASI KİLİT, LÜTFEN GİRMEYELİM
Beşiktaş Meydanı’nın son trafik düzenlemesinden sonraki hali aşk hayatımdan beter:
Kilit ötesi.
Tamam, orada hep bir trafik olurdu.
Ama bu kadar değil.
Beşiktaş trafiği en kaçınılması gerekenlerden biri haline geldi şehirde.
Taksicilerle uzlaştığım tek nokta bu:
“Aa evet, kesin girmeyelim oraya.”
Gel gör ki önceki gün bir taksici oraya mecburen girmek zorunda kaldı.
Nasıl söyleniyor anlatamam.
Bir taksici söylenmeye başladıysa yapılacak en güzel şey sosyal medyaya gömülmektir.
Bu kez bana mısın demedi, taktiğim işe yaramadı.
Söylenmeye tam gaz devam etti.

◊ MEĞER KİLİMANJARO YAŞIYORMUŞ
Adıyla özdeş, gerçekten ada bir yer Bomontiada. Epeydir uğramıyordum, sonunda yolum düştü.
Burada favorim eskiden Kilimanjaro’ydu. İlk açıldığı zamanlarda yemekleri nefisti, bir tür Civan Er’in Yeni Lokanta’sı gibi.
Sonra gözden düştü. Hatta ben kapandı sanıyordum.
Meğer kapanmamış, yoluna devam ediyormuş.
Bu sezon da menüsü yenilenmiş.
Frankie’den tanıdığımız, bir süredir d.ream grubunda çalışan ünlü şef Melih Demirel’in danışmanlığında yenilenen Kilimanjaro menüsü başka bir noktaya doğru evrilmiş: Biraz daha fine-dining bir havada, biraz daha ters köşelerle dolu.
Ama Demirel’in o şahane tavrı buranın menüsüne de sirayet etmiş: Her yemeğin malzemesi yerel üreticiden özenle seçiliyor.
Bu konuda Melih ciddi anlamda titizdir, güvenirim yani bizzat gidip yerel üreticiden aldığına...

◊ HES’SİZ TOPLU TAŞIMA
Metroya binerken İstanbul Kart’ına HES kodu yüklemek zorundasın. Her seferinde tabii ki bunu unutuyorum ve tek seferlik geçiş kartlarından alıyorum.
Onlarda HES kodu zorunluluğu yok. Böyle böyle duruma alıştım. HES’siz oradan oraya. Kısacası: Kurallarda hep bir boşluk, hep bir boşluk...

◊ YENİ OTEL VE YENİ MÜZE
Ekimde yapılacak Contemporary İstanbul sayesinde Tersane İstanbul’un uzun süredir beklenen yeni yüzü de ortaya çıkmış olacak. En azından önemli bir kısmı diyelim.
Tersane İstanbul’da göreceğimiz yapılar arasında Rixos Tersane Oteli ile Koç Vakfı’nın yaptırdığı Sadberk Hanım Müzesi de var.
Müzenin tasarımını, Arter’de de imzası bulunan Nicholas Grimshaw’un mimarlık ofisi yaptı. Kendisi Norman Foster, Michael Hopkins, Zaha Hadid gibi önde gelen İngiliz mimarların kuşağından.

Haberin Devamı

Hayaller artık ‘küçük ev’

Haberin Devamı

Haluk Bilginer, Altın Koza Festivali’nde demiş ki:
“Bana kalırsa insanlar sadece öğlene kadar çalışmalı. Öğleden sonra da dere kenarına gidip, resim ve felsefe yapmalı. İnsan 70 sene bir ev almak için çalışır mı kardeşim?”
Haluk Bey zaten bu dediğiniz (resim ve felsefe dışında) neredeyse gerçekleşti gibi.
Yeni nesil 70 yıl boyunca çalışıp ev almak için uğraşmıyor artık.
3 oda 1 salon apartman dairesi hayalleri çok küçüldü.
O romantik yeni hayalin adına da “tiny house” deniliyor, malum.
Hani şu 10 metrekare ile 30 metrekare arasında değişen, mobil, doğanın ortasında (belki bir derenin kenarında), küçük, tatlı, çoğunlukta ahşaptan yapılan, kendi kendine yeten evler.
Şu an öyle bir çılgınlık var ki bu konuda, herkes bu küçük evlerin hayalin peşinde.

Haberin Devamı

Kısa bir mola

Tatlı bir sonbahar molası. Haftaya çarşamba görüşürüz. Ben uzaklardayken şu şarkıyı dinleyin; Sezen Aksu’nun “Yandı İçim” adlı yeni hitini...

Yazarın Tüm Yazıları