Paylaş
Hani yerel seçimlerde sıkça gördüğümüz, binadan binaya/ağaçtan ağaca bağlanmak suretiyle gerdirilen o zevksiz şeylerden...
Ya da belediye başkanlarının kurban/şeker bayramı öncesi “bayramınız kutlu olsun ahali” mesajlarını dev harflerle gözümüze gözümüze soktuğu o cinsten.
Anladınız cinsi. Görüntü kirliliği yaratanlardan. ışte birkaç gündür bu gergin afişlerin bir yenisi var, ama öncekilere pek benzemiyor. Hayır, “çevre verginizi ödeyin” yazmıyor.
Hayır, bizim başkan bayram kutlaması da yapmıyor.
Afişte sadece “Beni yazın. Nazlı” ibaresi var. Bir de Nazlı’nın fotoğrafı.
Hadi ben sektörü takip ettiğim için biliyorum Nazlı’nın yeni bir pop şarkıcısı ve albümünün adının da “Beni Yazın” olduğunu.
Ama sokakta yürüyen nereden bilsin?
Bilmek zorunda değil. O zaman ne düşünebilir?
a seçeneği: Nazlı kız yeni bir muhtar adayı. Bir sonraki seçimleri garantilemek için şimdiden Nişantaşılı ahaliyi şık ve genç görüntüsüyle kafalamaya çalışıyor.
b seçeneği: Eski sevgilisi, Nazlı onu terk ettiği için Nişantaşı’na afişlerini gerdirip “bu kıza yazılın” diye intikam alıyor. Ama Nazlı’nın mailini afişe yazdırmayı unutmuş, “halka açık” intikam eksik kalmış....
c seçeneği: Nazlı, Nişantaşı’nda butik açan bir modacı. “Beni yazın” da tasarladığı fütüristik fincanların adı.
Filan filan. Daha saçmalayabiliriz.
Kısacası, bir pop şarkıcısını tanıtmak için kötü bir yöntem.
Hani billboardlar ya da sürüyle medeni tanıtım mecrası dururken şehirde.
Kelebek pembe dizisinde olup bitenler (kısım iki)
Hayatı pembe dizi gibi düşünmek iyidir, eğlencelidir.
Sonu gelmeyen bir Yalan Rüzgarı, Cesur ve Güzel, Hayat Ağacı, Santa Barbara, Köle Isaura.
Hangi bölümden başlarsan başla izlemeye, aslında hiçbir şey kaçırmamışsındır. Ve her şeyi çat çat anlarsın. Yani karmaşık gibi görünse de değildir.
Neyse, uzatmayalım.. Her kurum, her arkadaşlık, her sevgililik de bir pembe dizi. Kelebek de öyle.
Bizim pembe dizide olup bitenlerin birinci bölümünü iki hafta önce yayınlamıştım. Gelen yoğun istek üzerine (pembe dizileri ayakta tutan motivasyon kültürü) şimdi ikincisine geçiyoruz, sıkı tutunun duygusallaşmayın.
? Cengiz Semercioğlu Kanlıca’daki A’jia Otel’de perşembe gecesi evlendi. Uzun süredir birlikte olduğu Berna Bayık’la.
Düğün davetlilerinin yelpazesi çeşitliydi: Tuğrul Eryılmaz da vardı Ali Ağaoğlu da... Başka neler oldu? Hıncal Uluç ve Sema Öztürk geceyi beraber terk etti. Ayşe Özyılmazel, kırık kolu dolayısıyla etini kesemeyen Ahmet Hakan’a yardımcı oldu. Dilim dilim dilimledi eti. ıclal Aydın ise bir ara bizim masamıza gelip fit kalmanın yollarını anlattı. Bu arada bizim masada Gaya Güldemir vardı. Ortağı Melih Meriç’le beraber gelmişler düğüne. Gaya ne kadar cool bir kadınmış, bayıldım. Gece boyu kendisinden çakmağını isteyip durdum, bir kere bile “yeter be” demedi.
? Bizim “hobi çift” Nigar ve Ümit Aktay’ı geçen sefer yazmıştım.
O yazının akabinde gittikleri Dalyan tatilinde “O hobi çift siz misiniz?” şeklinde sorulara maruz kalmışlar. Yani tanınmışlar!
Artık bu çift ünlü oldu, haklarında yazmak istemiyorum. Yoksa kutuplardaki yanardağa paraşütle atlayış yapma gibi hiper ekstrem hobilere imza atma girişimleri olduğunu muştulayacaktım.
? Arzu Akbaş, Murat Zor’la “sözlenmiş”. Tek taşını almış. Geçenlerde gösterdi. “Hadi gidip Kapalıçarşı’da satalım bunu” deyince bana ters ters baktı.
? Sema Eren, dizi oyuncusu Orhan Kılıç’la beraber magazin tabiriyle “yeni bir ilişkiye yelken açtı”. Gördüğüm kadarıyla güzel oldu, ikisi de aşık, mutlu. Ne zaman görsem Hürriyet yemekhanesinde göz göze yemek yiyorlar.
? Devamı iki hafta sonra... Yaz boyu yazarım artık...
Paylaş