Sadece çılgıncasına aşık olan, birini sevmenin ne demek olduğunu bilir

Meğer filmlerinde anlattığı hikayelerin çoğu gerçekmiş. Meğer dostlarla yenilen o uzun yemeklerde ne duygular yaşanıyormuş. Ve meğer böyle tutkulu bir aşk da pekala mümkünmüş, sadece yaşamasını bilmek gerekiyormuş. Ferzan Özpetek’in son kitabından hareketle aşk dolu bir pazar yazısına buyurun...

Haberin Devamı

Yanımda olmayacağın başka bir hayat beni ilgilendirmiyor.
Kimi çıldırdığımı düşünebilir.
Ama gerçek farklıdır.
Gerçek, çılgınlık olmadan aşkın olmayacağıdır.
Sadece çılgıncasına aşık olanlar bir insanı sevmenin ne demek olduğunu bilir.
Ben biliyorum.
Böyle bitiyor Sen Benim Hayatımsın.
Ferzan Özpetek’in, çok satanların tepesinde gezinen son kitabı.
Daha önce yazmıştım, “Çarpıcı, dramatik bir finali var” diye. Etkilenmemek imkansız...

BÖYLE BİR AŞK KALDI MI?

Peki, Özpetek’in kendi yaşamından kesitleri, dostlarının portrelerini kurgulayarak anlattığı, en çok da 10 yıldır beraber olduğu erkek arkadaşına duyduğu derin aşka şükranlarını sunduğu kitap neden bu kadar ilgi çekiyor?
Kitabı okuduktan sonra benim bulduğum yanıt şu:
Özenilesi, imrenilesi, hatta belki de bu zaman için biraz masalsı bir aşkı anlatıyor bize Özpetek.
Kitabın sonundaki beklenmedik duygusal finalle zaten apışıp kalıyorsun:
“Böyle bir aşk var mı? Olabilir mi? Kaldı mı?”
Çünkü aşk aşk diye ölüp bitse de yaşadığımız zamanın insanı, aslında aşkın o kadar da peşinde değil.
Kendinin daha çok peşinde...
Aşk için ise bahaneler hazır:
“İyi de düzgün biri yok...”
“Kimseye güvenemiyorum...”
“Çok denedim, inan olmuyor...”
Özpetek’in anlattığı aşk bu yüzden ters köşe.
Bir yandan masalsı geliyor kulağa evet, ama bir yandan da biliyorsun ki, “Yaşadığı şeyleri anlatıyor, bu duygular gerçek”.
İşte o zaman Kaf Dağı’nın arkasından iniyor Özpetek’in anlattığı aşk.
Bir Leyla ile Mecnun masalı olmaktan çıkıyor.

HIZLI SEKSİN ADI ARTIK AŞK

Aşkın cinsiyeti, iki erkek arasında yaşanıyor oluşu da okurun ikinci, hatta üçüncü planda düşündüğü bir şey oluyor.
Çünkü Özpetek anlattığı aşka saygı duyulmasını gayet iyi sağlıyor.
Heteroseksüel okur bu yüzden kitaba mesafeli bakmıyor, korkak davranmıyor.
Bir de günümüzde şu var:
Heteroseksüeller, hızlıca yaşanan seksi aşka tercih eder oldu. Ya da hızlı sekslerin adı artık ilişki/aşk/takılma.
Yani bir dönem gay’lerin yoğunlukla yaşadığı eğilimin aynısını şimdi heteroseksüeller yaşıyor.
Dolayısıyla kitap okuruna, aşkın aslında başka bir şey olduğunu hatırlatma görevini de üstleniyor diyebiliriz.

SON BİR ALINTI

Kitaptan bir alıntıyla bu pazar yazısını bitireyim:
“Çünkü biz ikimiz biriz biliyorsun. Aynı bardaktan içeriz, aynı tabaktan yeriz.
Aynı havayı soluruz, aynı alanı kaplarız. Seni karşıma çıkardıkları için yıldızların efendisine teşekkür ederim.
Tuhaf ama bunu herkes yapmaz. Mutluluğu bulunca onun değerini bilmek herkesin harcı değildir. Karşılaştığın o insanın yaşamını değiştireceğini ve onsuz artık hiçbir şeyin anlamı olmayacağını anlamak kolay değildir.
İçimizi açıkça görmemizi engelleyen bu tuhaf duygusal körlük nedeniyle ne çok fırsat kaçırılır!”

Haberin Devamı

“Gerçek aşk” efsanesi hakkındaki gerçek

Haberin Devamı

Bir de “gerçek aşk” lafı vardır ya.
Sıkça duyarsınız; “Şu an biriyle beraberim ama geçmişte X’le yaşadığım aşk aslında gerçek aşktı” diye.
En son Courtney Love’ın Instagram hesabında paylaştığı gerçek aşk mesajıyla yeniden bunun üzerine düşündüm.
1994 yılında intihar eden Kurt Cobain’i şöyle anıyordu Courtney:
“En muhteşem hediyeler, sevdiğiniz kişiyle paylaştığınız anlardır. Sizi dünyanın tepesinde hissettiren ve asla unutamayacağınız o kişi...
Yılbaşı zamanları herkes bunu hisseder.
Eh, bu da benim ve paylaştıklarım için müteşekkirim. Mutlu yıllar Kurt, hayatımda deneyimlediğim en mükemmel gerçek aşk...”
Peki gerçek aşk hayatta sadece bir kere mi yaşanır? Yoluna daha sonra çıkanlarla yaşadıkların gerçek aşk değil midir?
Dahası, yaşanan duygunun önüne bir de “gerçek” sıfatını koymanın manası nedir?
Galiba şundan:
O gerçek aşk dedikleri şeyde duygular öyle bir standarda erişiyor ki, sonradan yaşadığın ilişkiler eğer bu duygu standardını aşamıyorsa hep geçmiştekini anmaya devam ediyorsun ve şöyle sayıklaman kaçınılmaz oluyor:
“O benim tek gerçek aşkımdı.”

Haberin Devamı

Az güzellik, bol özgüven

Ferzan Özpetek’in kitabında şöyle bir cümle var:
“Neden gerçekten güzel olan biri, hiç kimsenin hoşuna gitmediğinden acı bir şekilde emin olarak yaşarken başkaları, ona oranla çok daha az çekici olsalar da dünyanın efendisi gibi dolaşır?”
Çok doğru bir analiz!
Çünkü daha az çekici olanlar bilirler ki, aslında güzellikten öte başka bir şeydir insanları çeken:
Sarsıcı bir özgüven ve umursamaz
tavır...
Bu yüzden hep onlar dünyanın efendisi gibi dolaşır.

Yazarın Tüm Yazıları