Her mekan gürültü meselesine kendince ilginç çözümler üretmeye başladı.
Mesela geçenlerde Reina’ya gittim, saat 01.15 civarı filan. Müzik bir yükseliyor bir alçalıyordu.
Tahmin edileceği gibi en popüler, insanların dans etme potansiyeli yüksek şarkılarda müzik yükseliyordu. Sonra tekrar aşağı çekiliyordu.
Bir süre sonra alıştık bu "gelgitli müziğe". Müzik alçalınca sohbet etmeye, yükselince de dans etmeye şartlandık. Ve baktık ki gece azmanı (ey) Türk gençliği de bu formülü benimsemiş. Neden?
Çünkü müzik molalarında, hoşlandığı kızın cebini rahatça alabiliyor playboy genç adam(lar).
O bakımdan...
’Skorer’ Türk erkeğinden dobra itiraflar
Geçen hafta Pınar Altuğ’dan yola çıkıp "skorcu kadınlar"dan bahsedince ilginç mail’ler gelmişti.
Bunlardan bir tanesi var ki, dobralığın doruklarında gezindiği için özellikle buraya almak istedim.
Şimdi muhtemelen kadınlar mail sahibinden nefret edecek. Ama mail sahibi bunu çoktan kabullenmiş zaten... Maliyet hesabını bile yapmış Türk kadınlarının. Söyleyecek bir şey yok.
"45 yaşındayım, ikinci evliliğimi 6 sene önce bitirdim... Biz skorer Türk erkekleri artık Rus komşularımızı keşfettiğimiz için Türk kadınlarıyla ilgimizi kestik.
Bütün dostlarımın Rus dostu, sevgilisi ve metresi var. Hepimiz stüdyo tipi birer ev tuttuk.
Rusya, Ukrayna ve diğer ex-Sovyet ülkelerinden hatunları getirip bu evlerde konuk ediyoruz.
Bu operasyon pahalı gibi görünse de ben ikinci hanımın bana maliyetini hesaplamıştım.
Kuaför-manikür-pedikür (hiç bitmez!), arkadaşlarla her gün kahve-sigara, haftada iki gece yemeğe çıkarmak, araba benzini-tamiri derken her ay iki bin beş yüz dolar giderdi.
Karşılığında ne alıyorduk? 2-3 haftada bir üstünkörü bir sevişme!
Şimdi ben bu paradan daha azına olağanüstü güzel bir kuzey komşumuzu getiriyorum.
Vize süresine göre 1-2 ay beraber yaşıyorum. Kızlar kuzu, melek gibi. Kendilerine sunulanın kıymetini bildikleri için ne derseniz yapıyorlar, nereye giderseniz geliyorlar, abuk sabuk markalara servet harcamıyorlar (...)
Biz de bu nedenle aklı başında "skorer" Türk erkekleri olarak Türk hatunları bıraktık".
(Engin Y.)
Çiğdem Kayalı’nın imza günü (!)
Absürd bir mevzu, bu kez hafta sonundan ve tabii Alaçatı’dan. Çiğdem Kayalı kalabalık bir grupla Tuval’de yemek yiyordu. Buraya kadar iyi hoş, bize ne tabii...
Ama bir baktım masalarının yanında bir adam var. Elinde bir sürü Alem Dergisi olmak suretiyle bağırıyor: "Çiğdem Kayalı burada, isteyene dergiyi imzalayıp veriyor."
Meğer Alem’in o haftaki kapağındaymış Kayalı. Hakikatan imzalıyor mu diye merak edip yanına gittim, bir tane Alem alarak tabii.
"Benim evde sizin koca bir posteriniz var" deyince inceden, beni "stalker" filan zannedip (herhalde) vazgeçti imzadan. Israr etmedim.
Nuteras’ın barmeni hakkında
Bir mail daha. Kışın Nupera yazın Nuteras olarak hizmet veren mekanın müdavimi olan Özün K. adlı okur göndermiş. Mevzu, mekandaki barmenin yaptıkları hakkında. Basit gibi görünüyor ama sinir bozucu şeyler bunlar...
"Nupera/Nuteras’a açıldığı ilk günden beri yuvamız şeklinde gideriz. İlk kez orada böyle bir barmen tiplemesine rastladım. Bakın beni sinir eden olay da ne:
Arkadaşımla bara gidip beyaz şarap istedik. Barmenin uzattığı şarap, bardağın dibinde birikinti havasında azıcık bir şey. ’Biraz daha koyar mısınız lütfen?’ dedik. Yanıt: ’Koyamam hesabını benden soruyorlar(...)’
’Neyse bununla uğraşılmaz’ deyip kredi kartımı çıkardım. Yanıt: ’Kredi kartı kabul edemiyoruz.’ Bu arada tepede koca bir Shop&Miles logosu var. Sponsorları arasında. Ve ben de bir Shop&Miles kartı uzatıyorum, almıyorlar!
Ben de şarabımı alıp ’O zaman diğer barda öderiz’ diyerek dönüyorum ki... Arkadan bir el uzanıp elimden şarabı kapıyor! Böyle bir adam yıllardır kalitesinden ödün vermeyen Nuteras’ta nasıl çalışır? Demek ki hakikaten bir gevşeme var." (Özün K.)