Paylaş
Nerede mi? Perşembe gecesi Vodafone’un Hello! dergisiyle ortaklaşa Wan-na’da düzenlediği Red partisinde.
Bir köşede Nurgül Yeşilçay ve “Küçük Sırlar” dizisinin tüm genç oyuncuları...
Bir başka köşede İbrahim-Demet Kutluay ve ünlü futbolcu Turgay Kerimoğlu...
Hoop kafanızı bir diğer yöne çevirin. Bu kez Elif Dürüst orada.
Hemen arkasında Demet Akalın, bir ara şahane dans eden Eda Taşpınar’la Bora Kozanoğlu...
Ops, pek yakınlarında da Nurettin Hasman!
Bitmiyor; eğlence ve medya sektörünün tanınmış isimleri de orada: Tarkan’a yaptığı konser kostümleriyle sıkça konuşulan Ceyda Balaban, Tarkan’ın menajeri Uygar Ataş, Cüneyt Özdemir, Mithat Bereket, Korcan Karar...
Genelde bu insanlar kendi klanlarıyla/kankalarıyla takılır, onları yan yana/dip dibe aynı mekanda partilerken görmeniz olası değildir.
O yüzden şaşırtıcıydı o gece. Ya herkes İstanbul’un kış eğlencesini özlemişti ya da parti çok iyi organize edilmişti (organizasyonun konuk listesi Melisa Çakarlar’ın elinden çıkmaydı). Bilemiyorum, belki de ikisi birden.
Peki bu kadar farklı ünlü bir aradayken o gece neler oldu?
İşte birtakım “loş” detaylar...
Gecenin DJ’i Ozan Doğulu’ydu. İlk 20 dakika, çaldığı şarkılarla tepki topladı Ozan. Çünkü kendi albümündeki şarkıları arka arkaya çalmaya başladı.
Meğer bunu çaldığı her partide muhakkak yapıyormuş.
Bence antipatik kaçıyor, aralara serpiştirse daha iyi.
Neyse ki sonra rota değiştirdi Ozan, başka dans şarkılarıyla kendini affettirdi.
Wan-na’nın muhteşem loş ambiyansına inat, bu parti için tavana robotlar yerleştirmişlerdi. Dön Allah dön; robotların ışığından, yakıcı sıcağından bir süre sonra bayıldı kitle. Herkes kendini dışarı attı. Bu hata da kısa süre sonra anlaşıldı. Robotcuklar söndürüldü.
Elif Dürüst, Tarkan şarkıları çalarken en çok dans edenlerden biriydi.
Eda Taşpınar’la Bora, Mikonos anılarından bahsediyorlardı Deniz Yurdakul’a.
“Küçük Sırlar” ekibinin toplu halde hareket etmesi, birbirlerinden pek ayrılmamaları ilginç geldi bana.
Toplu halde eğleniyorlar, toplu halde mekanı terk ediyorlar, etrafla çok az iletişime geçiyorlar. Stratejik, gizemli ve akıllıca...
Bu şehir hiç durmaz...
Durmuyor gerçekten, hareket tam gaz. Yetişmeyi bırakın; en bayıldığım şeye, bu “hareket”in nedenlerini analiz etmeye bile zaman yok.
Yine aynı gece, yani perşembe, Tophane’deki galeri baskınının üzerine arka arkaya sergi açılışları vardı.
Hem de Tophane’ye yakın, Galatasaray’da...
Bir tanesi Didem Çapa’nın galerisi Bir Nokta’da yapıldı: “Interception/Kesişim”.
“Norveçliler ile Türkler aslında birbirine çok benzer” gibi “tartışılır” bir yaklaşımdan yola çıkan Jotun sponsorlu sergide elbette Tophane olayları konuşuldu.
Uzun yıllar Tophane’de bir butik işleten Didem Çapa, orada yaşayanların böyle bir şey yapacaklarına ihtimal vermediğini anlattı.
Saldıranların “provokatör” olduğundan dem vurdu ve kendi mekanında birkaç kere parti verdiğini, hiçbir şekilde rahatsız edilmediğini de belirtti.
Bu arada Galeri Bir Nokta’nın ilginç bir terası var. Tam İstanbulluk.
Terasın bir köşesi St. Antuan Kilisesi’nin arka duvarına bakıyor, diğer bir köşesi ise terası çevreleyen bitişik nizam apartmanlarına, onların yan yana dizilmiş çanak antenlerine ve pencerelerden sarkan çamaşırlarına...
Bir başka sergi de Mısır Apartmanı’ndaki CDA Projects’teydi. Burada da Alman sanatçıların işleri (ismi de hoştu “Hans&Helga”) sergileniyordu.
Zaten şehirdeki yeni akım bu; her alanda yabancı ithali had safhada.
Önceleri yabancı şef, DJ gelirdi en fazla.
Artık alternatifi, popüleri fark etmiyor, her türlü sanatçısı gelsin isteniyor.
Çünkü biz onları seviyoruz, onlar da bizim karmaşıklığımıza, tezatlığımıza bayılıyor.
Bakınız bunun bir örneği de kasım ayında yaşanacak. “Club to Club” adlı etkinlik için İtalyan sanatçılardan ve DJ’lerden oluşan kalabalık, hoş bir karma grup İstanbul’a gelecek.
Zero dergisinin düzenleyeceği bu etkinlikte önce Santral İstanbul’da işin sanat ayağı sergilenecek. Sonra 11.11 ve İndigo arasında İtalyan DJ’ler ve tabii bolca İtalyan eşliğinde koşar adım partilenecek.
Dedim ya; artık yabancı ithal ediliyor, yeni moda bu.
Yeter ki gelsinler, yeter ki “bize de bir değişiklik olsun”, yeter ki İstanbul’un ortamı şenlensin hesabı...
Merak konusu...
Yerli dizilerin çoğuna hakim olmaya başlayan “façalı adam”lardan yola çıkarak (bakınız son popüler örnek: Ezel’deki Kıvanç Tatlıtuğ), pek yakında “faça”nın dövme filan gibi bir moda hadisesi olarak karşımıza çıkıp çıkmayacağı...
Twitter’ın direkt koordinat bildiren hali olarak tanımlanabilecek Four Square’in ne zaman popüler olacağı...
Giriyorsun bu siteye. O anda bulunduğun yeri yazıyorsun.
Ya da gittiğin mekan hakkında yorumunu iliştiriyorsun. Daha önce oraya uğramış müdavimleri de görebiliyor, “kentsel akrabalık” kurabiliyorsun.
Paylaş