Paylaş
Bu sorular bitmez, daha da çoğaltabiliriz. Çünkü kimse o anınla ilgilenmez, hep bir sonraki anını merak eder, yetmedi tarih ister.
“Yahu dur” dersin, “Daha şu anın tadını çıkarıyorum.” Yok, olmaz, illa bu sorulardan biri gelir. Bu sıkıcı sorulardan birkaç tanesi hep ceptedir.
Kimse de “Ee, ne zaman dünyayı gezmeye çıkıyorsun? Ev-iş arasında git gel sıkılmadın mı?” diye sormaz! Sorular hep malk/mülk, evlilik/çoluk çocuk üzerinedir... Bu soruların muhatabı olman için ünlü ya da ünsüz olman da fark etmez.
Başak Dizer’in de başına gelen bu. Azıcık bol bir elbise giyip Kenan İmirzalıoğlu ve Sinem Kobal’ın düğününe katıldı ya...
Anında hamile olduğu konuşuldu Başak’ın. Çünkü genel arzu bu. Evlendiler ya, hemen çocuk olsun isteniyor.
Başak ve Kıvanç’la karşılaşıldığında çat çat bu soruluyor.
Bu hayat acelemiz nedir, ayrıca neden herkes aynı çizgide ilerlemek zorundadır ve bu sorularla insanlar bunaltılır; bendeniz anlamıyor ve itiraz ediyorum (hakim bey).
Ayrıca şundan da ürküyorum. Gün gelecek şu soruyu da soracak insanlar birbirine: “Ee, ne zaman ölüyorsun?”
Plaj vücudu kafası
Evet böyle bir kafa var, plaj vücudu kafası.
Yaz boyu plajda karnını içe çeke çeke değil, göğsünü gere gere dolaşabilmek için zorla girilen bir kafa.
Çünkü günün sonunda plajdaki eşin dostun, “Ne yiyip ne içtin, ne çalıştın da bu hale geldin?” sorusuna sırıtarak yanıt vermenin muhteşem hazzı var. O yüzden son dakika dahi olsa bu kafaya girip çılgın gibi spor yapan yahut aç kalan var.
Ya da hepsine birden saldıran...
Meğer kadınlar arasında plaj vücudu kafasının bir de idolü varmış.
Geçenlerde öğrenmiş oldum: Doris
Hofer. İsviçreli ve kırık Türkçe’siyle Meryem Uzerli havasına sahip neşeli Doris, 2005’ten beri Türkiye’de yaşıyormuş.
Hikayesi klasik: Bir Türk’e aşık olup bizim ellere gelmeler, çocuk yapmalar. Sonra o Türk’ten boşanıp başka bir Türk’e aşık olmalar...
Doris’in asıl mesleği gazetecilikmiş. Ama bakmış ki Türkiye’de bunu yapmak zor.
Onu gören herkesin “Ne kadar fitsin” demesinden ilhamla bir blog kurmuş:
squatgirl.com
Zaten blogunda nasıl plaj vücudu yapılacağını göstererek fenomen olmuş ya.
YouTube’da videoları filan da var...
Dahası, şimdi nasıl fit kalınacağını anlatan bir de kitap çıkarmış: Hayalindeki Sen!
Böyle kitaplara kıl olan biri olarak Doris’e de ilk başta kıl oldum.
Ama öğrendim ki, Doris öyle “Şu diyeti yap, şu kadar kalori tüket” filan demiyormuş.
Daha gündelik hayata uygun bir beslenme düzeni çıkarıyormuş.
Evde yapılacak basit ama etkili egzersizler de gösteriyormuş, filan.
Neyse, bilin istedim: Kadınlar şimdi Doris’e ve tabii onun gibi sıkı karın kaslarına sahip olmak için deliriyor.
Açıkhava’da halter kafası
Cengiz Semercioğlu’nun yazısıyla öğrenmiş bulunuyoruz ki, zamanında Olimpiyatlar Komitesi’nin gazına gelip Harbiye Açıkhava için yıkım kararı alınmış bile.
Eğer Olimpiyatlar alınsaymış 2020 yılında meğer burada halter müsabakaları yapılacakmış!
Çünkü komite burayı çok beğenmiş.
Yahu orası 70 yıldır İstanbul’un en önemli kültür-sanat arenası. Eksiğiyle gediğiyle bir kimliği var. Halter ne alaka?
Başka yer mi yoktu? “Burası olmaz” diyemedi mi kimse?
Neden bazı eski şeyleri olduğu gibi bırakma duygumuz yok?
Hemen yakıp yıkma ya da büyütüp çoğaltarak saçmalama sevdamız var?
‘Göbeğiyle sevdim’ kafası
Herkes muhteşem vücut seviyor diye bir kaide yok tabii.
Bakınız Hamdi Alkan’ın eşi Selen Görgüzel ne demiş:
“Hamdi kiloluyken daha çok kıskanıyordum,
şimdi daha az kıskanıyorum.
Sonuçta böyle (zayıf) adam çok, öyle (göbekli) adam yoktu. Ben o göbekli adama aşık oldum.”
Selen Hanım’ın söyledikleri pek hoş.
Hamdi Bey’in verdiği 52 kiloyu geri alması için gayet cazibeli bir sebep sunmuş.
Gel gör ki anlamadığım bir şey var.
Selen Hanım hangi Türkiye gezegeninde yaşıyor.
Ortalıkta göbekli adam çok az demiş de...
“Gerçekten mi?” diyesim geliyor.
Bak dedim bile...
Paylaş