Hayır, Ömer Karacan Amy Winehouse’u İstanbul’a getirmiyor.
Haliyle Ulus 29’da yemek de yenmeyecek.
Malum, Karacan genelde yabancı ve ünlü arkadaşlarını yemek için bu mekana götürüyor.
O zaman ikisi arasındaki alaka nedir?
Eğlenceli bir alaka sözkonusu.
Duydum ki, Karacan yakın bir arkadaşının düzenleyeceği kostümlü parti için Amy Winehouse kılığına girmeyi düşünüyormuş.
Çünkü partinin konsepti, "herkes en sevdiği ünlü gibi giyinip gelsin" olacakmış. Konsept güzel de, uygulaması hayli zor.
Mesela ben davetli olsaydım kara kara düşünürdüm.
Nedeni belli: Madonna’nın "Hung Up" klibindeki kılığıyla mı (yani bir adet aerobik mayosu) arz-ı endam edeceğim?
Yoksa füze göğüslü eski imajını tercih edersem, o halde taksiye filan binip parti mekanına nasıl ulaşacağım?
Peki Ömer Karacan ne yapacak? Amy’nin o kabarık, sanki içinden her an bir çöp çıkacakmış gibi duran koca saçına benzer peruğu nasıl bulacak? Neyse canım, elalemin derdi, beni mi gerdi...
Mevzular arası trekking
* Herhalde kimse Madonna’nın çocuğu olmak istemezdi. Parayı pulu unutun, kadının çocuklarına koyduğu şu kurallara bakın, hiç çekilmez: TV, DVD izlenmeyecekmiş, sürekli vejetaryen yemekler yenecekmiş, ahlaki ve dinsel açıdan sakıncalı oyuncaklar alınmayacakmış, yatmadan önce Madonna’nın masal kitabı okunacakmış, filan...
Liste daha uzayıp gidiyor da, en can alıcıları bunlar.
Şöhretlinin çocuklarına zaten hep acımışımdır, böyle iki arada bir derede kalırlar, ama böylesi kurallarla büyümek daha da berbat. İnsan her şeyi tatmalı canım. Ucundan kıyısından. Kahrolsun sterilizasyon...
* Magazin mevzuları kısır bugünlerde. Dön dolaş Tan-Bergüzar, Demet’le Oğuz. Gerçi kabul edelim, Tan ve Bergüzar’ın aşkları ilginç değildi, ama ayrılıkları pek bir ilginç oldu.
Meğer aralarına giren kara kedi "para"ymış. Tan da para yokmuş. Zaten hep söylenir, Sağtürk’ün evini bile zamanında sponsorlara döşettiği. Hiçbir şeye para harcamadığı... Bergüzar kız, sevgili olmadan önce hiç mi araştırma yapmamış, hayret...
Sarhoş olmam,
sen üzülme şekerim
Akrep Nalan her salı Nişantaşı’ndaki Marca’da çıkmaya başlamış.
Nalan’a bayılan bir arkadaşım ısrar etti, "İki dakika uğrayalım" diye.
Ki repertuvarını hiç bilmem, ama şu iki kemik şarkı malumunuz. Önce "Aşiyan"ı söylüyor Akrep, sonra da "Sarhoş olmam sen üzülme şekerim"i...
Millet de gördüğüm kadarıyla sıkılmamış bu iki şarkıdan. Şiddetle eşlik ediyorlar. Beni baydı, ama meraklısı için hiper eğlenceli olabilir. Haber vereyim dedim.
Okur atlası
n "Issız Adam dediğiniz gibi aman aman bir aşk filmi değil. Bir adamın bencilliğinin onu yalnızlığa itmesi sadece. Filmi izledim ve ağlamadım. Bazı yerler de komik ve abartılı geldi... Bir de o şarkılar olmasa, film o kadar anlamlı olmazdı." (Ayça Ş.)
Günlerdir düşünüyorum ama, Ayla Dikmen’in şarkısı yerine günümüzden hangi şarkı bu filme iyi giderdi diye... Şebnem Ferah’ın "Sil Baştan"ı. Bu şarkıyla da şahane olurdu bence.
n "Cikare’yle ilgili yazıyı okudum. İstanbul’da neden bu tür yerler yok ya da var da ben mi bilmiyorum diye merak ederken yazı büyük tesadüf oldu. Dükkan’ı biliyordum ancak orası benim için çok et olduğundan pek gittiğim söylenemez. Sizden ricam Cikare’nin adresini gönderir misiniz?" (Meltem)
Orayı tarif etmem imkansız. En iyisi web sitesinden krokiye bakmanız: www.cikare.com