En ufak bir etkinlikte, her açılış-kapanışta Burhan Öçal’ı görmekten ve darbukasını dinlemekten sıkılmayan var mı? (Bakınız: Hüsnü Şenlendirici de aynı yolun yolcusu gibi).
Aslında herkes sıkılıyor ama Öçal nasıl oluyorsa her yerde karşımıza çıkmaya devam ediyor.
Altın Portakal’ın kapanış töreninde de kendisi iki kez sahne aldı.
Bir ara Cem Yılmaz bile dayanamayıp espriyi patlattı: "Merak etmeyin, Burhan Öçal tekrar gelmeyecek".
Öçal’ın ikinci performansı ise Nuri Bilge Ceylan’ın fenalaşması nedeniyle yarıda kesildi.
Ve tam da bu yüzden kuliste büyük gürültü koptu.
Performansının yarıda kesilmesine sinirlenen Öçal’ın sahne arkasına geçer geçmez önce ceketini fırlattığı sonra da "Adamın mort olması (ölmesi) lazımdı benim konserimi kesmeleri için" dediği herkes tarafından duyuldu.
Duyanlardan biri de Tamer Karadağlı’ydı. Bu lafa tepki gösteren Karadağlı’ya, Öçal’dan yanıt gecikmedi: "Ben seni tanımıyorum ki!"
Birbirlerinin üzerine yürüyen Karadağlı ve Öçal arasındaki gerginliğin daha sonra "el sıkıştırılmak" suretiyle giderildiği söyleniyor.
Sonuçta, bu festival tam zamanında bitti, bir gün daha sürse daha çok kavga çıkardı.
’Antalya, muz ve portakal semtidir!’
Şimdi de kapanış törenine dair mühim notlar...
l Açılış gecesi konuşmasını önce Türkçe ardından İngilizce yapan Belediye Başkanı Menderes Türel için "Neden yabancı konuklar için altyazı ya da simultane çeviri yapmıyorlar" diye yazmıştım. Galiba birileri bu sese kulak verdi ve kapanışta tüm bürokrasi tayfasının konuşması arkadaki perdeye anında İngilizce olarak da yansıdı.
l Yine de bürokrasi takımının (belediye başkanı, vali, bakan) uzun uzun konuşması herkesi çok sıktı. Neden kısa ve öz konuşmak erdem sayılamıyor acaba?
Hele Kültür Bakanı Atilla Koç’un "Antalya, bir muz ve portakal semtidir, pardon şehridir" şeklinde başlayan konuşması stand-up’lar ötesiydi...
l Özgü Namal iki kere TÜRSAK’ı, TÜRKSAK diye okudu. "Behlül Dal Genç Yetenek Ödülü"nü alan Ufuk Bayraktar’a, "Behlül’cüm" diye seslenerek gecenin gafını gerçekleştirdi!
Başını sürekli sağa ve sola kaydırarak konuşması ise estetik dışı bir vakaydı.
l Herkes gibi Burhan Öçal’ın senfonik performasında sıkılanlardan biri de, hemen önümde oturan Gamze Özçelik’ti. Lakin Özçelik habire gülerek, arkadaşlarıyla yüksek sesle konuşarak "ünlü anarşizmi"ne sığındı.
Nedir bu ünlü anarşizmi? Ünlü olduğu için her şeyi istediği gibi yapabilme özgürlüğüne sahip olduğunu sanmak. "Nasıl olsa ünlüyüm, herkes bana katlanır" diye düşünmek.
Bu tanımı da tamamen şu anda uydurmuş bulunmaktayım. Ama vaziyete uydu galiba...
l Zeki Demirkubuz "en iyi film" ödülünü almaya çıkarken her zaman olduğu gibi siyah tişört ve jean’leydi. Yıllar önce yine Altın Portakal’da benzer şekilde sahneye çıkan Demirkubuz o dönem hayli eleştirilmişti. O da bu eleştirilere inat, "Cannes’a da böyle gideceğim" demişti.
O gece gördük ki, Demirkubuz’un takım elbise karşıtlığı tam gaz.
l Ve ödülleri veren ünlülerin konuşma metinleri... Kim hazırladıysa hepsi de çok yapmacıktı.
Nitekim çoğu ünlü bu metnin dışına çıktı. Tören öncesi bazı metinlerden haberdardım.
Mesela Salkım Hanım ve kocasının (evet, here is Turkey, onlar da ödül verdi) metni aslında ilk başta şöyleydi: "Aslında bu ses tasarımı ödülünü evimize sessizce girip mücevherlerimi çalan hırsıza vermeliydik". Neyse ki aklı başında birileri, bu güya espritüel metni son anda değiştirdi.
Zikir sonrası sevişme sahneli ’Takva’ olay yaratacak
Aslında herkes "en iyi film" ödülünün de Özer Kızıltan’ın "Takva"sına gideceğini düşünüyordu.
Sanırım jüri başkanı Şerif Gören de öyle. Bu yüzden erkenden ayrıldı festivalden...
Çünkü Takva hem senaryosu hem görüntüleri, üstüne üstlük Erkan Can’ın mükemmel oyunuyla dört dörtlüktü. Neyse ki bu üçünde ödüle layık görüldü. Aralık’ta vizyon yüzü görecek olan Takva, özellikle şu tarz geçişleriyle seyirciyi şoke edecek bir film: Hararetli zikir sahnesi sonrası aynı hararette bir sevişme sahnesi...
Ve koyu dindar adamın rüyasında boşalması!
Takva’yı Antalya’daki galasında izlerken ilginç bir şey de oldu.
Yanımda oturan iki kadın zikir sahnelerindeki ilahiler sırasında kulaklarını elleriyle kapadı ve bu sesleri duymak istemedi. Hatta bir tanesi, "Bakmak istemiyorum" bile dedi!
Üç maymunu oynamak böyle bir şey galiba...
Flaşların azizliği
David Beckham’la evliliğinde yaşadığı fırtınalar kadar son moda kıyafetleriyle de ilgi çeken Victoria Beckham, geçtiğimiz gün flaşların kurbanı oldu. Victoria transparan giyinmemişti. Ancak gazetecilerin flaş bombardımanı Victoria’yı zor durumda bıraktı. Gazeteciler, ajanslara fotoğrafları yolladıklarında Victoria’nın sütyen giymediği ortaya çıktı.