Paylaş
Site içinde ev bulmakta çok zorlanıyorum, kesin bilgi.
Bu hafta bu ikinci deneyimim.
Girişteki görevliler öyle bir tarif ediyor ki geldiğiniz kişinin apartmanını, otomatiğe bağlamışlar:
“Abi buradan dümdüz çık, Mimoza bloklarını geç, sonra Gardenya blokları çıkacak karşına, orada yol çatallaşıyor, sola sap ve karşında Yasemin bloklarını bulacaksın.”
Bu tariflere çoğu zaman boş boş bakıyorum tabii.
Tüm blokları birbirine karıştırdığım için site içinde dönüp durmam da cabası.
Nurgül’ün evine giderken de aynı şey oldu.
Taksiyle site içine girdim. Görevli yine ayrıntılı olarak tarifini saçtı üzerimize.
Lakin hem ben hem de taksi şoförü beyefendi ikinci dakikada tarifi unuttuğumuz için siteyi şöyle bir dolandık ve yeniden içeri girmek zorunda kaldık.
Nurgül’ün evine geldiğimde ilk söylediği şey şuydu:
“Valla çabuk buldun, kimse bulamıyor burayı.”
Çaktırmadım tabii ve içeri girer girmez gördüğüm ilk esere vurulmak suretiyle site/tarif gündemini unuttum gitti...
Benim “Maymunlar Cehennemi” adını verdiğim tabloya dair Nurgül tam detaylı bir açıklama yapıyordu ki, “Bence boşver herkes ne algılamak istiyorsa algılasın” deyiverdim...
Çünkü çoğu zaman sanatçıların tabloyu yaparken hissettiği duyguyla benim tabloya bakarken hissettiğim şeyler pek paralel olmuyor.
Hayal güçlerinin çarpışması, yapacak bir şey yok!
KİM O, YILMAZ GÜNEY Mİ?
Nurgül, “Gel” diyor, “Yukarı çıkalım, eserlerin çoğu orada.”
Merdivenleri çıkıyoruz. Meğer yukarısı evin atölye kısmıymış.
Büyük ebatlara sahip tablolar ve boyaların dizildiği koca bir masa karşılıyor beni.
Hepsine tek tek bakıyorum. Kilimlerin, yerel motiflerin baskın olduğu tablolar...
“Bir dönem çinilere takmıştım, şimdi kilimlere. Onların renkleri büyülüyor beni” diyor Nurgül.
Tablolarda aynı zamanda farklı kadın figürleri ön planda ama birinde erkek figürü de var.
Kimisi o figürü Yılmaz Güney’e benzetiyormuş.
Ben görür görmez, “Tarık Akan’ı andırıyor” yorumunu yaptım.
Diyorum ya, hayal güçlerinin çarpışması...
O GÖRÜNTÜLERİ İZLEYİNCE...
Nurgül’ün uzun süredir resim yaptığına, hatta oyuncu olmadan önceki kariyer hayalinin ressamlık olduğuna birçok röportajından vakıfız.
Peki bir anda bu kişisel sergi olayı nereden çıktı?
Son dizisinden sonra çalışmadığı bir boşluk olunca yeniden ilk aşkı resme hızlı bir geri dönüş yapmış Nurgül.
Ve resim yaparken hissettiği sonsuz özgürlük hissini yeniden tadınca durmamış, peş peşe gelmiş tablolar...
Sergi açmayı filan yine düşünmüyormuş.
Kararını tetikleyen olay Emine Bulut’un kızının gözü önünde öldürüldüğü, hepimizin hafızalarına kazınan o cinayet anları olmuş.
“Bir kadının gözlerimizin içine baka baka ‘Ölmek istemiyorum’ feryadını duyunca çok kötü oldum.
Üzülmek yerine bir şey yapmak istedim.
Bu yüzden bu serginin ana konusu kadınlar oldu.
Aslında tablolarda öne çıkan tema anaerkillik. Yeniden o duyguya, o düzene dönmemiz gerekiyor. Vermek istediğim mesaj bu.”
SERGİ ZİNDANLARDA...
Nurgül şunu da itiraf ediyor:
“Sette 200 kişiyle berabersin. Resim yaparken ise tek başınasın. Her şeye sen karar veriyorsun. Bunu yeniden hissetmek şahaneydi.”
Peki yakın zamanda bir dizisi olacak mı?
“Sonbahar döneminde olacak” diyor Nurgül.
Zülfü Livaneli’nin bir eserinden uyarlanacak hikayeyi ve rolünü sevmiş, “Evet” demiş teklife.
Mart sonu ise “Mahalleden Arkadaşlar” adlı filmle karşımızda olacak Nurgül.
Unutmadan: Sergi bu çarşamba Balat’taki Anemas Zindanları’nda açılıyor ve sadece üç hafta açık kalıyor.
Paylaş