Noel Baba ya da bir bütün olarak Noel kültürü, şahane bir pazarlama ürünü aslında.
İnsanı çocukken etkiliyor ve büyüdükten sonra bile yakasını bırakmıyor.
Noel’i bundan altı sene önce İngiltere’de yaşamıştım mesela.
Tüm gelenekleriyle: Koca tabaklarda yenen hindiler, karşılıklı verilen hediyeler, süslenmiş çam ağaçları ve tabii bir de indirimli alışveriş histerisi...
Yine de filmlerdeki gibi değildi işte. Sanırım Noel gelenekleri uzaktayken, yani Müslüman mahallesinde hayal ederken daha hoş bir şeydi.
Tıpkı Hıncal Uluç’un geçen günkü yazısında anlattığı örnek gibi.
Zamanında İsveç’i cinsel özgürlüğün ülkesi olarak görürmüş Uluç. Ama İsveç’e gide gele şu gerçeği anlamış: "İsveç, hayaller, masallar ülkesiydi bizim için... Şimdi değil... Gide gele anladık ki, çağımızda masal ülkeleri yok. Masal biziz..."
Masal biz olduğumuza göre, kendi Noel masalınızı yaşamak için bu hafta sonu Nişantaşı’na çıkmak yeterli. Çünkü çok güzel olmuş Abdi İpekçi. Her yer ışıl ışıl...
Brasserie’de kahve için, Buz’da dans edin ya da yenilenen Banyan’da yemek yiyin.
Hangisi uyarsa.
Bir de Kanyon’un girişinde koyu mavi ışıklandırılmış bir ağaç var.
O da güzel olmuş. Ama tıpkı Kanyon gibi, biraz fütüristik ve soğuk mu ne?
Neyse işte, hep İstanbul dedik. Eminim Ankara ve İzmir’de de vardır böyle ekstra ışık seli sokaklar, bilemem görmeden. Dolaşın sokaklarda yani, iyidir bu zamanlar. Derim, naçizane...
Önerim yok
Biliyorum, bir de yılbaşı gecesi ne yapılacağı derdi var.
Bunu önemseyen de var önemsemeyen de. Ama son dakikada herkesin bir plan yaptığı acı bir gerçek. Kimse yalnız kalmak istemiyor galiba o gece...
Ve peşinen söyleyeyim. "Önerin var mı?" diye sürekli soranlara önereceğim şu ya da bu mekan yok. Üzerime gelmeyin yani.
Çünkü büyüklü-küçüklü her mekan kendine göre bir menü hazırlıyor, limitsiz içki sunuyor, ona göre fiyat biçiyor vesaire... Kimsenin zevkini de tam kestiremeyeceğime göre, bu bahsi geçelim.
Keza o geceki trafiği de düşünecek olursanız, bir ev partisi en güzeli. En temizi.
Beni de çağırın olsun bitsin, hem kambersiz parti olmaz.
Gece yarısı spotları
l Lucca’nın duvarlarında şu sıralar sergilenen resimler Aslı Altan’a aitmiş. Renklerin çarpıcılığından olsa gerek, Almodovar filmlerini anımsattı bana Altan’ın resimleri.
l Eş değiştirme partisi düzenleyicileri yazımdan sonra yeni önlemler almış. Artık yaptıkları partiye girmek isteyenler, kendilerine mail’le gelen davetiyeyi göstermek zorundaymış.
l Ankara’da Çakkıdı diye yeni bir kulüp açılmış. Yarın gece orada Discorium’la yollarını ayıran Hüseyin Karadayı çalıyor.
l Rumelihisarı’ndaki Muamma şu günlerde en yeni gözde mekanlardan biri. Şebnem Dönmez sık sık oraya takılıyor. Bu akşam ve cumartesi Muamma’da benim favori sahne adamım sahne alıyor; Bora Uzer. Kendisini Kangroove’dan tanırsınız. Sahnede yerinde duramaz kendisi. Gidip dinlemek elzem.
l Moda Teras tadilattan çıktı, yeniden açıldı. Son dekorasyonu 18. yüzyılvari. Şık ve bohem. Ve hoş ve sosyolojik bir manzara oradan: Anne-kız olduğunu tahmin ettiğim iki türbanlı kadın da orada yemek yediler geçen hafta. Malum, mekan içkili o bakımdan.