Paylaş
Dolayısıyla filmi izlemeye en başta bu nedenle artı puanla başladım.
Ama film ilerledikçe kendini hızla belli etmeye başlayan “olmamışlık” tüm artı puanları bir anda silip süpürdü.
Olmamış halin nedeni çok:
İki oyuncu da film boyunca “New York’a tatile gelmişken şu filmde de oynayalım” der gibi.
Karakterlerine tutunmamışlar. Ama onlara da hak vermek gerek.
Çünkü oynadıkları karakterlere dair özellikler bir-iki tane sıradan, kalın çizgiden ibaret:
Erkek tarafı müzisyen ve İstanbul’u seviyor.
Kadın ise tasarımcı ve çocukluğundan beri New York hayranı.
Referanslar bu kadar ve renksiz.
İkinci yarıda hikâye değişip karakterlerin önceki hayatlarına göz atılsa da, yine onlar hakkında çok derin şeyler öğrenemiyoruz.
Film sadece şunu dert ediyor: Ah o yüce aşk!
Ama o aşk da ne yazık ki sahte orgazm yarışması sahnesi gibi.
Aşkın tutku gramajı o kadar eksik ki, bir noktadan sonra her şey -özellikle de final- sahte gelmeye başlıyor.
Geriye sadece New York’un turistik bölgelerinde peş peşe çekilmiş klip gibi sahneler kalıyor.
Bir de şu soru: Bu devirde kim cep telefonunu bavula koyup bagaja verir ki?
Üstelik on saatlik uçuşta bunu yapar?
O TikTok kullanıcısı
“Akıl vermeyin para verin” diyerek dekoltesini açan ve 1 saatlik yayından 100 bin lira kazanan TikTok kullanıcısına kızıyorlar.
Kimsenin kızmaya hakkı yok.
Servet yapmış futbolcuların dahi daha çok para kazanmak uğruna A4 kâğıdını imzalayıp parasını bilinmeze teslim ettiği bir devirde TikTok kullanıcısı ne yapsın?
Esas göz ardı edilen şey: 100 bin lirayı ona gönderen topluluğun psikolojisi, motivasyonu...
Starları bir araya getiren doğum günü
Edis’in hafta sonu 29’da yaptığı doğum günü partisinde hem ülkenin en önemli starları hem de şehrin en cool profili vardı. Demek ki herkes Edis’in starlığını kabullenmenin de ötesinde; onu seviyor ve saygı duyuyor.
Onu ilk günden bu yana takip eden biri olarak şunu söyleyebilirim:
Çok çalıştı ve başardı.
Paylaş