Hani en sevmediğim zamanlar: Karlar erimeye başlar, sokaklar hoşaf gibi olur.
Dışarda fink atsan bir dert, atmasan başka bir dert (Dert küpüyüm dert). Böyle diye diye (içimden ve dışımdan) Me Gusta’ya girdik. Mahallemizin birahanesine.
Hálá bilmeyenler için söylüyorum, çok şık birahanelerden biri burası Taksim’de. Yemekleri de dahil buna. Sunum, lezzet, vesaire.
Birer domates çorbası söylüyoruz. Ama o da ne? Arkadaşım fark ediyor, "Mikrodalgada ısıtıp getirdiler çorbayı". Garsona soruyoruz, doğruluyor. "Zaten zehirleniyoruz her şeyden" deyip mikrodalga çorbamızı içiyoruz sıcak sıcak.
Sonra mahalleden uzaklaşıp Mövenpick Azzur’da çıkan Keisa Brown’a uğranılıyor. Bayan Brown 60 küsur yaşında ama, bir enerjisi var sahnede, inanılmaz. Bir ara yüksek topuklarından sıkılıyor, çıplak ayak zıplamaya başlıyor şarkı söylerken.
Ben bir de Miss Brown’ın o dağınık saçlı üç bayan vokalistine bayıldım. Başka bir planetin kızları gibiydiler. "You’re Just Too Good To Be True" dizesini mırıldanarak yarım ağız, Brown’ın sahnesinden ayrılıp tekrar mahalleye dönüyoruz.
YAGA’DA GÖKSEL VE SALİH GÜNEY
Bu kez Dulcinea’dayız. Parisli dj Greg Oreck var zannediyorum Dulcinea’da, yanılmışım meğer. Eric Truffaz varmış. Böyle caz oryantal bir şeyler çalınıyor kulağıma.
Hani gerçekten bıktım böyle sentezlerden diye tatlı sert lanetler okurken (içimden dışımdan), elektrik kesiliyor. İlah-ı takdir işte!
Bir süre kimin eli kimin cebinde takılınıyor Dulcinea koridorunda. Çok geçmeden geliyor elektrik. Diyorum ki, "Hadi Safran!" Ama kapalı Safran, cuma cuma. Herhalde sokağın hoşaf vaziyetinden ötürü.
Keşke 607’ye filan gitseymişiz diye hayıflanıyorum şimdi, Nurseli İdiz olayını yerinde görürdük. Camlar inmiş, az şey mi?
Sonrası? Aslında tüm emelim, arzum Olimpia Wish’de Duman seyretmekti, ama son anda Duman’ın kalabalığı çekilmez diye rota Yaga’ya çevrildi. Malum, her cuma Göksel çıkıyor burada. Neyse, Göksel’i kuliste yakaladık. Bir şahane çiçekli elbise ve altına spor ayakkabı giymiş. Başında ise siyah şapkası. Tadından yenmezdi stili Göksel’in. Sahnesi de öyle. En çok Manga’yla düet yaptığı şarkının performansına bayıldım ("Dursun Zaman").
Asıl sürpriz ise Göksel’in "Ne Kavgam Bitti Ne Sevdam"ı rock versiyonuyla söylemesiydi (Bence yeni albüme koysun bunu, çok çok iyi olmuş).
Bu arada, barın bir köşesinde yalnız başına oturan Salih Güney’e takıldı gözüm. Yılların Yeşilçam sureti, "cool" vaziyetinden ödün vermeden birasını yudumladı durdu gece boyunca...
Çilli bom bom bom
"Bir Zamanlar" serisinin ilkine bayılanlar bir-iki hafta önce çıkan ikincisine de bitmiştir muhakkak. Albümde yine 20 şarkılık nostaljik bir resmi geçit söz konusu. Benim favorilerim Nil Burak’tan "Birisine Birisine", Salim Dündar’dan "Boşvere Boşvere", Nazan Şoray’dan "Sana Merhaba Dedim" (ki Aşkın Nur Yengi yakın zamanda söylemişti bu şarkıyı remiksli haliyle), Asu Maralman "Bal Gibi Olur", Esin Engin "Buruk Acı" ve Kenan’dan "Çilli". Ayrıca Esmeray’lar, Tanju Okan’lar da mevcut albümde.
Bir de kartoneti, görsel bir sözlük gibi albümün. Hey Dergisi sayfaları, plak kapakları filan, özenildiği belli her halinden.
Albümle yetinmeyene bu gece saat 21’de Babylon’da -geçen haftadan ertelenen- albüm tanıtım partisi var. Partinin dj’liğini Hakan Tok, sunuculuğunu ise Hakan Eren yapacak.
Geceye canlı performansla katılacaklar ise tam kadro: Berkant, Gönül Yazar, Yeliz, Asu Maralman, Nil Burak, Kamuran Akkor, Salim Dündar, Nazan Şoray, Banu, Saadet Sun, Lale Belkıs, Ersan Erdura, Gökhan Abur ve Rana-Selçuk Alagöz.