Bir dönem Ajlan-Mine ikilisi vardı, hatırlarsınız. Ajlan erken veda etti dünyaya. Mine de erken sessizliğe gömüldü. Aslında müzik yapmaya devam etti.
Hep bir yerlerde sahne aldı. Ama hiç gözler önünde olmadı Mine. Derken geçenlerde yeni albümü elime geçti: “Benim Günüm”. Dinledim baştan sona. Beş şarkılık, elektro pop tarzında şık bir albüm. Bu tarza paralel olarak Mine’nin de imajı değişmiş baştan aşağı. Öyle ki, kartonet içinde Ajlan’dan bahsetmeseler, anlamazsınız bile o Mine olduğunu. Neyse, sadede gelelim. Albümün sonunda Madonna diye İngilizce bir şarkı var. Bedük’le düet yapmış Mine. şarkının bir yerinde diyor ki Mine, “Benim adım Madonna geri zekalı!” Buna karşılık Bedük şöyle diyor: “Gerçekten mi? Sen sadece bir şarkıcısın unuttun mu? Madonna rolü yapıyorsun! Gerçek dünyaya geri dön!” Bu sözleri duyunca insanın aklına ne gelir? Madonna’yı idol olarak benimsediğini ve ondan cesaret aldığını her zaman dillendiren Hande Yener’e bariz bir şekilde taş atıldığı tabii... Mine “yok öyle bir şey” diyebilir, ama işte benim aklıma geldi. Dinleyen birçok kişinin de. Hoş mu? Aslında değil. Yener’in avukatı filan değilim, ama artık bu tarzda bir albüm yapabiliyorsanız, cesur yapımcının yanı sıra taş attığınız şarkıcı da önceden bir yol açtığı içindir. Haksız mıyım acep?
Peki Balans’taki Hande nasıldı
Hande Yener’den bahsetmişken: Cumartesi gecesi Balans’ta verdiği yeni albüm konserine gittim. ışte kısa kısa izlenimlerim: 1. Sahne ışıklandırması iyiydi hoştu, müziklerle çok uyumluydu ama bir ara ışık olayını abarttılar. Yanıp yanıp sönen ışıklardan sahneye bakamadım bazı şarkılarda. Bu arada, sahnedeki o iskeletler neydi Allahaşkına? 2. Hande’nin kostümü erotikti, iyiydi. Bacakları da taş. Dizlerine takıldım bir tek, uzaktan iyi görünmüyordu. 3. Bir seyirci final şarkısı olarak “Yalanın Batsın”ı istedi! Hande kırmayıp söyledi, ama sadece bir kuple! 4. Müzik o kadar baskındı ki, çoğu zaman Hande’nin vokallerini duyamadık bazı şarkılarda. Bir de sesiyle fazla oynadılar. Tamam, o da güzel numara, ama sık yapılınca tadı kaçıyor yahu. 5. “Hayrola” şarkısı tutmuş, Yener kitlesi hep bir ağızdan söylüyordu. Ya diğer yeni şarkılar? Onları ve albüm eleştirisini önümüzdeki günlerde yazacağım...
Nu Pera’ya alınmayan ünlü yazar kim
Cuma geç saatte Nu Pera’daydım. Önce Delicatessen’e uğradım. Çok iyi bir müzik vardı, kalabalık da şahane. Ama orada durmayıp aşağıya, Nu Club’a indik arkadaşlarla. Buraya bayılırım ben. Bir ara kapanmıştı. şimdi yeniden açıldı. Üç hafta filan oldu. Dekorasyon değişmiş, daha şık olmuş. DJ kabininde Ali vardı, nefis çalıyordu. Uzun süredir dans etmediğim kadar dans etmişimdir herhalde. Ama bende bir sıkıntı böceği var. Bir saat kaldıktan sonra yukarıya, bu kez Moreish’e çıktım, 80’ler çalıyordu burada da. Derken bir arkadaşım geldi, “Ya Onur bir arkadaşımız kapıda kaldı, almıyorlar, yardımcı olur musun?” diye. Yardımsever biri olarak (!) kapıya gittim, bir de ne göreyim? ıçeri alınmayan kişi ünlü psikiyatrist, yazar ve taze televizyoncu Cem Mumcu! Kız arkadaşıyla gelmiş, ama kapıdaki badigart Mumcu’yu tekin bulmadı herhalde, içeri almamış. Ben rica edince içeri aldılar Mumcu’yu. Eminim pek hoşuna gitmedi bu durum, karizmayı çizdirdiğini filan düşündü. Ama Mumcu dert etmesin, Nu Pera’nın kapısı hep böyle. Kafalarına göre alıyorlar, almıyorlar.
En yeni gözde: Çukurkeyif
Vay vay vay! Uzun zamandır bu kadar iyi bir mekan görmemiştim. Bir yer düşünün ki, hem size huzur versin hem de yüksek volümde dans edip kendinizden geçme olanağı sunsun. Çukurcuma’daki bir çıkmaz sokakta açılan Çukurkeyif böyle bir yer olmuş işte. Aslında kapısına gittiğimde şaşırdım. Çünkü tedirgin oluyorsun. Böyle metal, dev bir kapı. “Mahzene mi giriyoruz, içeride işkence filan mı yapıyorlar” diye kıllanıyorsun. Ama kıllandığınla kalıyorsun. ıçeriye girer girmez bayağı geniş bir kulüptesin. Sahnesi de var üstelik. Canlı müzik için. Ama asıl numarası arka tarafta Çukurkeyif’in. Kulübü geçip arkaya dolanınca bir bahçesi var ki, inanılmaz. Bahçe de bahçe gerçekten. Güller, ağaçlar, filan... Bu yüzden diyorum işte, vay vay vay! Çukurkeyif benim son gözdem oldu. Birçok insanın da sanırım: O gece Suzan Kardeş’le Cihangir turuna Demet Akbağ’ın, Levent Yüksel’in ve Hindistan etkileri hâlâ üzerinde hissedilen Ayşe Barım’ın...