Paylaş
Bülent Ersoy’un düşüp kalkması, tüylü tüysüz çeşit çeşit Susam Sokağı kostümleri ve ıvır zıvır hadiseleriyle her daim sosyal medya kuyusunda boğulup durmuş meşhur şov programı yayından kalkmış.
Programın yapımcısı Fevzi Siverek’in söylediğine göre zaten artık dayanamıyorlarmış.
Ersoy’un bin türlü kaprisine, şusuna busuna...
Peki ama ne yapacağız şimdi?
Pazar geceleri nasıl geçecek Bülent Ersoy’suz?
Ertesi gün hangi abukluğu konuşacağız bundan sonra?
Reva mıydı bu acı, bu keder bu seyirciye?
Bu arada yapımcının güvenliğinden (ciddi ciddi) endişe ediyorum.
Öyle zehir zemberek laflar sarf etmiş ki...
-GÜNDEM TUĞBA EKİNCİ’NİN DETONESİ GİBİ
Al işte, Ersoy şovlamasının son hadisesi Tuğba Ekinci’nin detone detone beter bir şey o da ne kıvamında okuduğu Delikanlım performanssızlığı.
Tuğba Ekinci aslında damarlarında anarşist bir kan dolaştığını uzaktan sezdiğim, Hülya Avşar takmazlığında/huysuzluğunda, bir dönem Nazan Öncel’in bohem melek kanatları altına girerek başka türlü bir kimlik kazanmaya çalışmış, Tarkan’ı dumur eden/etmiş bir ayrık otu, bir özgüven kalesi, bir acayip zor yarış, bir “bana gelip akıl verme annem”ci, kısacası bir Türk pop kara deliği...
Dahası, onun detonesi Türkiye gündemine eş, Türkiye gündemiyle arkadaş/akraba.
Farkındaysanız, ne kadar berbat söylese de istifini bozmadı Ekinci.
Mikrofona pıt pıt vurmak suretiyle sorunun tesisatsal olduğuna dair işaretler verdi.
Kendi üzerine hiç mi hiç alınmadı. Ve sonuçta ne oldu?
Stüdyodaki seyirci
-yönetmen komutuyla ya da komutsuz fark etmez- alkışladı Ekinci’yi.
Budur. Türkiye gündeminde her gün aynı şeyi yaşamıyor muyuz annem?
-AMERICAN HUSTLE’IN SIRRI
Hafta sonu Kanyon’u, City’s’i, yani tüm allı pullu sinema salonunda bir American Hustle, yani gösterimdeki Türkçe adıyla Düzenbaz rüzgarı esti.
Öyle ki çoğu seansta neredeyse yer yoktu.
Bir yabancı film için bu kadar çıldırıldığını epeydir görmemiştim.
Filmi izleyince sırrı çaktım. Tamam; diyaloglar, oyunculuklar şahane. Ama filmin finalinde diyorsunuz ki, “Aaa çok bizim gündem bu film.”
Yoksa, yoksa diyorsunuz bin tiz çığlıkla, “Ay her şey bir Amerikan komplosu mu?”
Tek anlayamadığınız şu oluyor ama:
Bu film cemaatçi mi yoksa hükümetçi mi?
-RECEP İVEDİK’İN DALGASI TAM OLMALI!
Düzenbaz’ın neci olduğu bir yana asıl halktan yana olan tek şey tek unsur tek yürek, o bitişik kaşlı: Recep İvedik.
Bülent Ersoy’un şovundan hallice, tek farkı deniz manzaralı olan dördüncü film fragmanına gülmeyenini (maalesef) görmedim henüz.
Üstelik Şahan Gökbakar bu kez hazır malzemeye konmuş. Tamamen Survivor’ı ti’ye almış.
Dün Cengiz Semercioğlu da yazdı, “Filmde Acun’a gönderme var mı, esprilerde Acun’un canını sıkacak bir şey çıkar mı bilemiyoruz” diye.
Umarım vardır. Eğer yoksa adaletsizlik.
Sadece yarışmacıyla dalga geçmek niye?
İşin yaratıcısıyla da dalganı geçeceksin ki, tam olsun torba (gişe parasıyla) helal helal dolsun...
Nejat İşler
İyileştiği zaman yüksek ihtimal hakkındaki...
-Övgüsü fazla kaçmış/temenniden boğulmuş cümlelere de...
-“O kadar içerse olacağı bu” şeklindeki düşman hislere de...
-“Kendi kendini yok etmek istedi” diyen her şeyi çözmüşlere de...
Bakıp aynı şeyi söyleyecek gibi: Yeter, bir susun artık!
Paylaş