Mevzular arası trekking

DENİZ BERDAN’LA TARİHİ BULUŞMAÖnce filmi geri sarayım. Gecelerden hangi gece?

Haberin Devamı

Hatırladım, çarşamba gecesi. Tommy Hilfiger’ın Esma Sultan Yalısı’nda verdiği partideyim. Ama içeride değil dışarıda. Diğer tüm mekanlarda olduğu gibi. Artık kimse içeride değil zaten. Sigara içen-içmeyen, fark etmiyor. Dışarısı daha eğlenceli olmaya başladı çünkü.
Bir kere bol bol sohbet ediyorsun. Nitekim içerde gürültülü müzikten dolayı konuşmak mümkün değil.
Soğuğa filan da kimsenin aldırdığı yok. Mekanlar bahane, mekan dışı şahane yani.
Esma Sultan da öyleydi. ıçerisi feci sıkıcıydı: Mezuniyet balosuna gelmiş gibi giyinmiş birtakım insanlar, ortamda bir kulüp müziği ama mekan fena halde aydınlık niyeyse...
Dışarıda sosyalleşirken birden Deniz Berdan yanıma gelip “Merhaba” dedi. Hakkında yazıp çiziyorum, ama resmen tanışıklığım yok.
Ki en son Hello’ya kızıyla birlikte verdiği fotoğraflara bakıp “Addams Family gibi olmuşlar” demiştim.
Berdan meğer sevmiş bu benzetmeyi!
Sonra o fotoğraflardan yola çıkarak bir dolu konuşuldu.
“ıkoncan” meselesi filan. Hayır, arkadaş olmadık.
Ama şu tavrını sevdim hani: Kendini çok ciddiye almama, eleştirene düşman olmama. Medenice yani.
Malum, bu ülkede herkes böyle olamıyor. Eleştirdin mi düşman kesiliyorlar.
Belki bu tavır da bir stratejidir ama, bilemem. Yine de paranoyağım hâlâ. Özenle koruyorum ben de bu yönümü...
? VAYYY MıNE!
Bir başka dışarıda sosyalleşilen parti de Davidoff’un Sabancı Müzesi’ndeki Seed adlı mekanda verdiği partiydi.
Tommy partisinde gördüğüm Bennu (Gerede) yine buradaydı.
Bu aralar acayip sosyal Bennu. Bir de nasıl güzel.
Doğurdukça güzelleşiyor mu Bennu acaba?
Seed’in terasında mutlu mesutken içeriye geçtik bir anonsla.
Çünkü bir şov varmış. Artık insanları böyle içeriye çekebiliyorlar. Anonsla, içeride ilginç bir şey var diyerek... Yoksa malum, kimse oralı olmuyor.
Ben sıradan sıkıcı bir şov beklerken birden “vayyy” oluyorum.
Mine çıkıyor polis kıyafetleriyle (Konsept gereği polis kıyafeti. Ama konsepti anlattırmayın bana şimdi uzun uzun, boşverin).
Dansçılar polis kıyafetini çıkartıyor Mine’nin üzerinden filan.
Ve Mine acayip seksi, mayomsu bir kıyafetle kalakalıyor. Bacaklarına bakıyoruz, göğüs dekoltesine kilitleniyoruz, arada popoyu dikizliyoruz: Mine bi adet taşş!
Böyle anlatıyorum ama kıyafet aslında tam dozunda. ıyi ayarlanmış her şeyi. Bir süre sonra Mine ve kıyafetinden de sıkılıp yine dışarıda alıyorum ben soluğu. Basıyor içerisi artık, basıyor...
? MUSTAFA DENıZLı KRıZı
Akaretler’e şimdi de bir meyhane geldi: Kalamata. Hem de bir meyhane üstadından, Beyza Gürbüzer’den...
Kalamata’nın açılış gecesine uğradım. şöyle bir atmosferi kokladım. Ev gibi; mütevazı, ama şık, sıcak bir yer.
Biraz erken damlayınca bir krize tanık oldum.
Mustafa Denizli de benim gibi erken gelmiş. Votka nar söylemiş garsonlara. Ve narını taze sıkılmış olarak almak istemiş.
O an yokmuş nar mekanda. “Bizde yok” demeyip markete gitmişler, suyunu sıkıp narın, Denizli’nin votkasına öyle koymuşlar.
Bu bekleme süreci Denizli’yi germiş biraz.
Zor iş bu mekancılık, öyle kolay değil işte...
Ben direkt “bugün narlı içmeyiverin” derdim herhalde.
? BEYAZ KAZAKLI
EREN TALU
Tünel tarafına taşındığından olsa gerek, Eren Talu sürekli bu civardaki mekanlarda. Geçen gecelerden bir gece, Off Pera’da gördüm kendisini. Bir adet yalnız kovboydu.
Beyazlı otelleri gibi beyazdan yine vazgeçememiş, beyaz bir kazak giymişti o gece.
? INDIGO SOKAğINDA
Galatasaray’daki Indigo’nun olduğu sokak meğer bir mekan cenneti olmuş. Bir tane caz mekanı var, bir tane de pub. Az ileride We diye başka bir kafe-bar...
En çok Indigo Pub’ı sevdim ben. Otto havasında biraz...
Bu sokak da pek yakında Asmalımescit civarı gibi kalabalık olacak sanırım, gidişatı o yönde. Indigo Pub’a takıldığım gece Hatice Aslan’ı gördüm. Ne şahane dans ediyordu, komplekssiz özgüveni inanılmazdı!

Yazarın Tüm Yazıları