Paylaş
Film hakkında hangi yayın yanımızda olursa, röportajı ona vereceğim” diyormuş.
Yani kim daha çok filmle ilgili olumlu yayın yapar, övgülere boğarsa röportaj savaşından o galip çıkacakmış.
Doğrusu şaşırdım. Geçen haftalarda katıldığı Beyaz Show’da filan, Kırmızıgül gayet efendi, hiç böyle sözler sarf etmeye gerek duymayacak kadar kendinden emin duruyordu. Şimdi ne oldu durup dururken?
Neden kendini yıkayıp yağlayacak ‘yandaş medya’ arayışına girdi?
Yoksa bu konuda Başbakan’ı mı örnek alıyor?
O zaman hemen Kırmızıgül’e olumlu bir yayın yapalım, ki biraz güneş görsün! Malum, Güneşi Gördüm’ü gören herkes filmdeki travesti hikayesinden etkileniyor. Etkilenenlere 10 gün önce meydana gelen, benim geçenlerde duyduğum gerçek bir hikayeyi aktarayım:
?TRANSSEKSÜEL
EBRU İLE BİROLCAN’IN KANLI HİKAYESİ
Transseksüel Ebru, Beyoğlu’ndaki Club 17 adlı barda bir gece eğlenirken 24 yaşındaki Birolcan’la tanışır.
O geceki tanışmadan sonra ikili beraber takılmaya başlar. Ancak 10 günün sonunda Ebru, Birolcan’ı istemez, bırakır.
Bunun üzerine Birolcan, “Bırakmam seni” der, “Evleneceğiz”.
Ebru’nun arkadaşlarına göre onun asıl derdi, Ebru’nun parasıdır.
Ve Birolcan, Ebru’yu devamlı rahatsız etmeye başlar. Ebru korkar, “Beni ölümle tehdit ediyor” diye savcılığa suç duyurusunda bulunur. Birolcan karakola alınır, ama iki saat sonra serbest bırakılır.
Üç gün sonra... Ebru’nun evinin kapısı çalınır. Mobilyacılar geldi zannedip kapıyı açar Ebru. Oysa karşısına çıkan Birolcan’dır ve elindeki bıçakla onu delik deşik eder.
Katil, Ebru’yu öldürdükten sonra evine gider, babasını alıp polise teslim olur. Ebru’nun cenazesine ise müftülük transseksüel olduğu için imam vermez. Namazı cenaze arabasının şoförü kıldırır...
Biliyorum, pek iç açıcı bir hikaye değil. Ama travesti ve transseksüellerin de gerçeği bu.
Şimdi hepsi ayaklanmış, bu cinayeti protesto ediyor, açıklamalar yayınlıyor. Sokakta kaynayan binlerce Birolcan’a rağmen...
LOST’U LOST RUHUNA GÖRE İZLEMEK: BİR İLERİ BİR GERİ
Lost’un beşinci sezonunda işler her zaman olduğu gibi sarpa sardı, aslında en başa (ama cidden en başa) dönüldü desek yeridir.
Şimdi aslında az evvel izlediğim dokuzuncu bölüm üzerine çiziktirmek vardı, ama hâlâ izlemeyen olabilir.
Malum Dizimax’te beşinci sezon bölümleri üç bölüm geriden geliyor.
Oysa Amerika’da dokuzuncu bölüm çoktan yayınlandı. Ve bildiğiniz üzere hemen internete düşüyor yeni bölümler. Beklemeye gerek kalmıyor. Bir de TNT’de yayınlanıyor önceki sezonlar.
Yani Lost’u aynı anda üç farklı mecradan dizinin ruhuna uygun olarak bir geri bir ileri (bitmek bilmeyen zaman sıçramaları) izlemek mümkün.
Son olarak ben derim ki; dizi bir 30 yıl sonrasına da sıçrama yapacak.
Yani kahramanlarımızın yaşlı hallerini de göreceğiz. Olur mu olur...
Şehir Atlası
?DEMET AKALIN VE OĞUZ KAYHAN’LI SCOTCH GECESİ
Bir gece sürüklenmesi sonucu aylar sonra Scotch pistlerine düştüm yeniden. Burası değişmemiş, aynı. Hala “Evlerinin Önü Boyalı Direk” çalıyor (bıkmadınız mı yahu?)
Demet Akalın da yanımızda. Mikili nefis gece elbisesiyle, pek şık.
Stella McCartney’nin Londra’da vereceği partisine gidecekmiş iki hafta sonra. Stella onu yaz kataloğuna da çekmek istiyormuş.
Böyle Stella muhabbeti yaparken Demet bir adet şarkı istedi dj Yusuf’tan.
Az sonra geldi istek şarkısı. Ebru Gündeş’ten feci karamsar bir şarkı:
“Ölümsüz aşklar var da, ölmeyen aşık var mı, güvenme gençliğine ölen hep ihtiyar mı?” diyor şarkıda Gündeş.
Bir şarkının nakaratında bu kadar çok ölüm geçer mi, nedir bu eziyet, bu şarkı da nereden çıktı, evlerinin önü boyalı direğe bile razıydım diye diye düşünüp darlanırken kendi içimde, bir baktım karşı koyda (stand yani) Oğuz Kayhan ve arkadaşları! “Heyyy sadede gel, ne oldu ondan sonra?” diyenlere: Hiçbir şey! (beklentileri de böyle suya düşürürüm icabında).
İki eski sevgili gece boyu birbirine hiç bakmadı, selam vermedi, oralı bile olmadı. Bu durumdan rahatsız olup mekanı terk eden de çıkmadı.
?YENİ SORTİE’NİN İÇİNDE TAKSİM MEYDANI OLACAK!
Sortie bu yaz sezonu baştan aşağı değişiyor.
Değişiyor, ama şu restoran gidip yerine bu restoran geliyor şeklinde bir değişiklik değil.
Mekanın konsepti Beyoğlu oluyor. Adı da, Sortie Beyoğlu.
Koca mekan Beyoğlu gibi tasarlanıyor. “Nasıl ola ki?” dedim ve Erol Kaynar’a sordum merak ettiklerimi.
Kapıdaki girişten aşağıya ininceye kadar olan bölüm İstiklal Caddesi gibi yapılacakmış. Çiçekçisi, Beyoğlu çikolatası satan yeri, İnci Pastanesi, daha ne kadar İstiklal sembolü varsa girişte sizi karşılayacakmış. Sonra? Ortadaki koca pist Taksim Meydanı gibi yapılacakmış!
Mekanın diğer bölümleri ise Asmalımescit-Tünel, Nevizade’ye benzetilecekmiş. Beyoğlu mekanlarıyla görüşmeler devam ediyormuş.
Bazıları hâlâ inanamıyormuş Sortie’cilerin kendileriyle görüşmeye geldiğine.
“Otto kesin geliyordur” dedim Erol Bey’e.
“Maalesef” dedi, “Yazın Çeşme’deki mekanlarını bırakamıyorlar”.
Henüz hangi mekanların Sortie Beyoğlu içinde yer alacağı kesinleşmemiş, ama projenin tasarımı için düğmeye basılmış, mimarlar Beyoğlu gibi yapmak için Sortie’yi kolları sıvamış.
Doğrusu hem ilginç hem de riskli bir proje.
Riski de belli: Sortie’nin hali hazırdaki kitlesinin bu değişime ayak uydurmak isteyip istemeyeceği.
Kaynar kendinden emin, “Çok güzel olacak” diyor heyecanla. 6 Mayıs’ta yeni Sortie’yi merakla bekliyorum.
Paylaş